Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Din-Felsefe Tartışması

İbn Rüşd

Din-Felsefe Tartışması Gönderileri

Din-Felsefe Tartışması kitaplarını, Din-Felsefe Tartışması sözleri ve alıntılarını, Din-Felsefe Tartışması yazarlarını, Din-Felsefe Tartışması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Farabi, Ibn Sina ve İbn Rüşd gibi tek tük düşünürler, İslam dünyasında birer anomali gibi kalıyorlar. Örneğin Rüşd'ün salt imana bağlı kalmak istememesi, ortalığı telaşlandırıyor. Rüşd gibileri imansızlığa yol açabilirler. Hem ne gerek var bu gibi düşünürlere?
İslam dünyası, Al Gazali'yi ön plana çıkarırken, İbn Rüşdü geri plana itmiştir. Bu demektir ki, İslam dünyası, yalnız inançla yetinmiş, yaşadığı dünyayı düşünsel olarak kavramaya çalışmamıştır.
Reklam
104 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
İbn-i Rüşd ve Gazali arasındaki temel farklar ve İbn-i Rüşd'ün hayatına kısa bir değinmeyle başlıyor eser.Kitap genel olarak İslami bakış açısından felsefeyi çıkarmayı engelleyen Gazali'nin, İbn-i Rüşd ün bunu engellemek için ikili oynayarak (hem felsefe hem din) kendini çıkmaza sokmasını irdeliyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde İbn-i Rüşd'ün kendi kaleminden olan dini felsefesinden de yazılar görüyoruz, yalnız çeviri çok iyi olmadığından mıdır bilinmez pek anlam veremedim. Didaktik bir eser ve eser okumalarında İslami bakış açısı ile bakan zihinlere güzel bir çapraz okuma sunan bir eser olduğunu söyleyebilirim.
Din-Felsefe Tartışması
Din-Felsefe Tartışmasıİbn Rüşd · Cem Yayınevi · 2021162 okunma
İman, hazır bir inançtır; bunun için zihinsel bir enerji gerekmez, oysa felsefe, sürekli düşünmeyi, insanın içinde yaşadığı dünyayı ve dünya kültürünü yeniden değerlendirmesini gerektirir.Hangi dinde olursa olsun, görünmez dünya inanci, görünür dünyadan kaçışın, görünür dünyaya bir seçenek sunmanın sonucudur. Tipik bir yanılsamadır bu.
İslam dünyası ise henüz bu aşamada değildir: Bu dünyada hem din gerçeği vardır, hem dünya gerçeği (bilimsel gerçek). İslam dünyasına bu geleneği getiren, İbn Sina ve İbn Rüşd gibi bir ayağı dinde, bir ayağı Aristoteles felsefesinde olan düşünürlerdir. Örneğin Türkiye'de din okullarında fizik-kimya okutulur, laik okullarda zorunlu din dersi vardır. Bir anlamda İbn Rüşd, günümüz İslam dünyasını hazırlar, ama öte yandan bugünkü İslam dünyası İbn Rüşd'ü aşacak, bilimsel gerçeği tek gerçek diye kabul edecek düzeye gelmemiştir.
Oysa dinde günde beş kez camiye gitme, namaz kılma zorunluluğu vardır. Halkın karşısında din adamından başka başvuracak bir kimse yoktur. Çünkü Peygamber'in kendisi, doktor ayrı, asker ayrı, yönetici ayrı, din temsilcisi ayrı dememiştir. Bir toplum içinde her kesimi ve herkesi kendisi temsil etmiştir. İslam toplumlarında doğal olarak bir yönetici ve varlıklılar tabakası var, ama hiçbir zaman toplumsal sınıflar gelişmiyor; toplumu daha ileri götüren bir sınıfın yükselişi görülmüyor. Örneğin Batı'da bir orta sınıf oluşurken, kendisiyle birlikte yeni değerleri de yaratıyor ve zamanla devleti ele geçirerek, yeni bir yaşam biçimini gerçekleştiriyor.
Reklam
İslam dünyası, dinin yanılabilir oluşunu, dinsel inancın insana yetmeyeceği görüşünü kabul edecek olgunluğa henüz varmamıştır. Diğer bir deyişle, Bruno ya da Galilei'nin düzeyine varmaktan uzaktır. Gerilik nedeni, din mi, değil mi? Bu ayrı bir tartışma, ama yalnız dine bağlı kalmak, İslam dünyasını modern çağın gerisinde bırakmıştır.
Osmanlılar'ın en görkemli çağı, kuşkusuz "Muhteşem Süleyman" çağıdır. Ama bu çağda bir, ekonomik sorunlar çözülmemiştir; iki, ulema, demek, yalnız din bilgicisi demektir; her şeye din açısından bakılır. Devlet'in kendisi medreselerinde din adamlarından başkasını yetiştirmez. Ali Kuşçu gibi bir iki matematikçi, birer çeşnidir. Daha önemlisi, imparatorluk, çöküş döneminde değil, en yüksek döneminde, bir din devleti, bir din topluluğuna dönüştürülür; herkes "dini vecibelerini yerine getirmeye" padişah fermanı ile zorlanır. İnsanlar dindar olursa, her şey düzelecektir. Eğer bir şeyler yanlış gidiyorsa, kabahat insanın kendisindedir, dinde değil.
Tüm parlak seferlere karşın, karşılaşılan sorunların çözümlenemeyişinin tek nedeni, dinsel kuralların savsaklanması olarak görülüp, müslümanlığın gereklerine dönerek, çözüm sağlamak amacı kazanmıştır. Bu sanı, Şeyhülislam Ebussuud tarafından Sultan'a da sunulmuştur: 'Din ve devlet ve ülke düzenliği artık şunu gerektiriyor ki, İslam imamlarından kimi içtihatların ifade ettikleri kurallara uymak bugün zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır.'
Fatih Sultan Han hazretlerinin kendisi hiçbir zaman okumaktan, bir konu üzerine kafa yormaktan hoşlanmıyor. Canı sıkıldığı zaman, ulemadan birkaç kişiyi huzuruna çağırıyor ve yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, "tevbit" konusunda tartıştırıyor. Bu tartışmalar bize, Aristoteles düzeyinde bir mantık, metafizik ya da doğanın gözlenmesini değii, bir horoz döğüşünü çağrıştırıyor.Ya da Sultan'ın sarayını "hurufiler" dolduruyor.
430 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.