Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özgün

Özgün
@Ozqun
Sıkı Okur
Adalet Bakanlığı Personeli
Ereğli
17 Şubat
904 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İnsandaki ahlâk duygusunun insancıl törelbilinçden (içimizdeki varoluşsal empati) kaynaklanan ve üretici bir özyapıyla desteklenen gücümüzün, hayatı idame ettirmemizde bize en büyük dayanak olduğu üzerine temellenen bir argümana sahip eser. Kitabın çevirisini çok beğendim, Say yayınlarının Fromm eserleri zaten güzel çevrilir, lakin bu karşılaştığım en iyi çeviri diyebilirim. Fromm okurken her zaman insanda bir hayret duygusu uyanır. Sosyoloji ve psikolojiyi bu kadar güzel harmanlayan bir başka psikanalist var mıdır bilmem. Lakin Erich Fromm ele aldığı bütün konular gibi bunun da üstesinden gayet iyi gelmiş.
Kendini Savunan İnsan
Kendini Savunan İnsanErich Fromm · Say Yayınları · 2017640 okunma
Reklam
Özgün

Özgün

, bir kitap okudu
264 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kendini Savunan İnsan
Kendini Savunan İnsanErich Fromm
8.5/10 · 640 okunma
İnsan, ülküsünün ve amacının kendi dışında, bulutların üstünde, geçmişte ya da gelecekte olduğuna inandığı sürece, hep kendi dışına çıkacak ve mutluluğu bulunamayacağı bir yerde arayacaktır. Böylece o, çözümleri ve yanıtları bulunabilecekleri tek yer -yani kendisi- dışındaki her yerde aramayı sürdürecektir.
Sayfa 262Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizler, herkesi aynı yol üstünde gördüğümüz için izlediğimiz yolun bizi bir amaca götürmesi gerektiğine inanmakta olan bir sürüyüz. Karanlıktayız ve cesaretimizi koruyoruz; çünkü herkesin de bizim gibi ıslık çaldığını duymaktayız.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bizim ahlak sorunumuz, insanın kendisine karşı kayıtsızlığıdır. Bu, bireyin önemine ve biricikliğine ilişkin duyguyu yitirmiş ve kendimizi kendi dışımızdaki amaçların araçları yapmış olmamız, kendimizi bir eşya olarak görmemiz ve kendi güçlerimizin bize yabancılaşmış olması olgusunda ortaya çıkan bir durumdur. Kendimiz de, komşularımız da birer eşya haline gelmiş bulunmaktayız. Bunun sonucu, güçsüzlüğümüzü hissetmemiz ve bu güçsüzlüğümüzden ötürü kendimizi aşağılamamızdır. Kendi gücümüze güvendiğimiz için insana, kendimize ve kendi gücümüzün yaratabileceği şeylere hiçbir inanç duymamaktayız. Kendi yargı gücümüze güvenme yiğitliğini göstermediğimiz için insancı anlamda bir törelbilincimiz de yoktur.
Sayfa 261Kitabı okudu
Reklam
Bizler dikkatimizi kendi kültürümüzü insanlığın en yüksek başarılarının yadsınması olan yaşam biçimleriyle karşılaştırmakta yoğunlaştırarak, kendi ahlak sorunumuzu kendimizden gizlemekteyiz. Böylece, bir diktatörün ve onunla işbirliği yapmış siyasal bir bürokrasinin değil, ama pazarın, başarının, kamuoyunun, 'sağduyunun' -ya da daha çok- ortak sağduyusuzluğun ve hizmetkârları haline gelmiş olduğumuz çarkın adsız gücü önünde eğilmekte olduğumuz gerçeğini görmezlikten gelmekteyiz.
Sayfa 261Kitabı okudu
İnsan, doğruluğu bilmeye ve sevmeye gücü olan bir varlıktır. Ama eğer o, (yalnız bedeni değil tüm varlığı) daha üstün bir güç tarafından tehdit edilirse, zavallı ve korkan bir varlık haline getirilirse anlığı etkilenir; işlevleri bozulup felce uğrar. Gücün felç edici etkisi yalnızca uyandırdığı korkuya değil, eşit ölçüde örtük bir vaade de
Sayfa 260Kitabı okudu
Biz özgür bir biçimde eylemde bulunduğumuza inanmaya eğilimliyiz. Çünkü Spinoza'nın da daha önceden öne sürmüş olduğu gibi, isteklerimizin ayırdına varıyoruz, ama bu isteklerin dürtülerinin ayırdına varamıyoruz. Dürtülerimiz, özyapımızda iş gören güçlerin özel bir karışımının sonucudur. Her verdiğimiz karar, üstünlük derecelerine göre, iyi ya da kötü güçler tarafından belirlenir. Bazı insanlarda bir özel güç öyle ezici bir şekilde kuvvet kazanır ki bu insanların kararlarının sonucu, onların özyapılarını ve geçerli değer ölçütlerini bilen herkes tarafından önceden kestirilebilir. (Ama onlar, 'özgür bir biçimde karar vermiş oldukları yansılsaması içindedirler.)
Sayfa 244Kitabı okudu
Özgürlüğün, erdemin ve mutluluğun temeli üretici yönlenmedir. Erdemin bedeli uyanıklıktır, ama bu, daha çok üreticiliği için gereken koşulları bilmek ve yaratmak zorunda olan ussal bir varlığın uyanıklığıdır. Bu ussal varlık, kendisini engelleyen ve böylece kötüyü yaratan etmenleri ortadan kaldırmak zorundadır. Çünkü bu kötü bir kez doğarsa, kendisini apaçık olarak ortaya koyması ancak dışsal ya da içsel güçle engellenebilir.
Sayfa 242Kitabı okudu
İnsancı etiğin ereği, (yetkeci ruhun sakatlayıcı etkisince beslenmiş olan) insanın kötülüğünün bastırılması değil, ama onun doğadan gelen en önemli gizilgüçlerinin üretici kullanımıdır. Erdem, kişinin başarmış olduğu üreticiliğin derecesiyle orantılıdır. Eğer toplum, insanları üretici kılmakla ilgileniyorsa, ilgi göstermeli ve bu nedenle, üreticiliğin gelişmesi için gereken koşulları yaratmalıdır. Bu koşulların ilk ve en önemlisi, tüm toplumsal ve siyasal etkinliklerin ereğinin her bireyin kendini ortaya koyması ve gelişmesi olduğudur. İnsan, biricik amaç ve erektir. O kendisinden başka hiç kimse ya da hiçbir şey için bir araç değildir.
Sayfa 242Kitabı okudu
Reklam
Günümüzde bir robot gibi eylemde bulunan ve duyan bir kimseyle tanışabiliriz. Onun gerçekten kendisinin olan bir şeyi hiçbir zaman yaşamadığını anlarız. O kendisini bütünüyle, 'olması istenen kişi' olarak düşünür ve duyumsar. Böyle birinde kahkahaların yerini gülümseme, bildirişimsel konuşmanın yerini anlamsız gevezelik, gerçek üzüntünün yeriniyse donuk bir umutsuzluk almıştır. Böyle biri için iki yargı verilebilir: Biri, onun tedavi edilemez gibi görünen bir kendiliğindenlik ve bireysellik eksikliği çektiğidir. Onun aynı zamanda temelde aynı durumda olan binlerce başka insandan farklı olmadığı da söylenebilir. Bu eksiklik için sağlanmış olan kültürel kalıp, bu gibilerin pek çoğunda bir nevrozun patlak vermesini önler. Ama bazılarında kültürel kalıp işlevini yerine getirmez ve eksiklik oldukça yeğin bir nevroz şeklinde ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda nevrozun apaçık bir şekilde patlak vermesine kültürel kalıbın engel olamaması ya patolojik güçlerin daha yeğin olmasının ya da kültürel kalıp onların sessiz kalmalarını istediği halde, savaşmaya kalkışan sağlıklı güçlerin bir sonucudur.
Sayfa 236Kitabı okudu
İnsanın varoluşu, önceki bölümde ele almış olduğum varoluşsal ikiye bölünmüşlüklerle belirlenir. Onun, kendisini dünya ve aynı zamanda kendisiyle bir hissetmekten, hem başkalarıyla bağlantılı olup hem de eşsiz bir varlık olarak kendi bütünlüğünü korumaktan, bunu da güçlerini üretici bir şekilde kullanarak sağlamaktan başka çıkar yolu yoktur. İnsan, eğer bunu yapamazsa, içsel uyumunu ve bütünlüğünü kurmayı başaramaz. O, bölünüp parçalanmış, başarısızlığın zorunlu sonuçları olan güçsüzlük duygusundan, can sıkıntısı ve yetersizlikten, kendisinden kaçmaya zorlanmıştır. Canlı olan insan, yaşamayı istememezlik edemez. Yaşama ediminde başarılı olması için de biricik yol, güçlerini, sahip olduğu şeyleri kullanmasıdır.
Sayfa 234Kitabı okudu
İnsanın zorunlu olarak kötü olmadığını, ama büyüme ve gelişmesi için uygun koşullar sağlanmazsa kötüleştiğini göstermiştik. Kötünün kendine özgü bağımsız bir varoluşu yoktur. Kötü, iyinin eksikliği, yaşamı gerçekleştirmekteki başarısızlığın sonucudur.
Sayfa 232Kitabı okudu
Eğer yaşamın büyüme, yaşama eğilimi önlenirse, engellenen güç bir değişim sürecinden geçer ve yaşam yıkıcı bir güce dönüştürülür. Yıkıcılık yaşanmamış bir yaşamın mı sonucudur? Yaşam geliştirici gücü engelleyen bireysel ve toplumsal koşullar, yıkıcılığı üretir. Buna karşılık, yıkıcılık da kendisinden çeşitli kötülüklerin doğduğu bir kaynaktır.
Sayfa 231Kitabı okudu
Freud'un kuramı, ikiciydi (dualist). O, insanı temelden iyi ya da temelden kötü olarak görmüyor; ama eşit ölçüde kuvvetli iki çelişik güç tarafından yönlendirildiğini düşünüyordu. Aynı ikici görüş, dinsel ve felsefi dizgelerin çoğunda dile getirilmiştir. Yaşam ve ölüm, aşk ve savaş, gece ve gündüz, ak ve kara bu kutupluluğun çok sayıdaki simgesel anlatımlarından yalnızca bazılarıdır.
Sayfa 228Kitabı okudu
6,8bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.