Din-Felsefe Tartışması

İbn Rüşd

Din-Felsefe Tartışması Gönderileri

Din-Felsefe Tartışması kitaplarını, Din-Felsefe Tartışması sözleri ve alıntılarını, Din-Felsefe Tartışması yazarlarını, Din-Felsefe Tartışması yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Farabi, İbn Sina ya da İbn Rüşd, bunlar eski Yunan dü­şüncesiyle ilişki kuruyorlar, ama oradaki düşünce bağımsız­lığına hiçbir zaman varamıyorlar. Yine bu nedenle kendile­rini dinsel dogmalardan, dinsel inançlardan kurtaramıyorlar ve yine bu nedenle, İslam dünyasında bu gibi düşünürlerin yaşamı başladığı gibi bitiyor. Örneğin altı yüzyıllık Osmanlı medreselerine İbn Rüşd giremiyor. İslam ülkelerinde dü­şünsel bir dünya, dünyayı düşünsel olarak algılama nedir, bilinmiyor. Rüşd'den sonra, XX. yüzyıla kadar onun düze­yinde bile bir kimse yetişemiyor.
Al Gazali'nin ilk ve son kaygısı, dinsel inanç, özel ola­rak da sünni müslümanlık. İbn Rüşd ise, dinsel inanca önce­lik vermekle birlikte, bunun yanında, varoluş'un akılla algı­lanabileceğini de söylüyor. Ama bunu yaparken, ikide bir Kur'an'a başvuruyor. Kur'an'dan aldığı ayetleri, kendi dü­şüncesını kanıtlamada kullanıyor; bunu yaparken, Kur'an'daki inançla ilgili sözleri genel doğrular, evrensel doğrular gibi kabul ediyor ve kendi felsefi görüşlerini bun­lara göre temellendiriyor.
Reklam
Felsefede "doğru" ve "yanlış" vardır; dinsel inançta ise, iman ya da inançsızlık söz konusudur. Felsefe­ de, özellikle eski Yunan felsefesinde, genel doğrular, önyar­gılar, dogmalar çok yer alır; Thales'in evren yorumu, De­mokritus'unki ile bağdaşmaz, ama tüm tartışmalar bir inan­ca değil, mantığa dayandırılır. Diğer bir deyişle, her felsefe sistemi, kendi içinde mantıklı olmak zorundadır. Dinsel inanç özü gereği felsefe olmaz. Yine felsefede dinsel inanç­lar birer kanıt olarak kullanılamazlar. Belli bir felsefe siste­minde dinsel inançlar ölçü alınmaz ve böyle bir görüş dinle çatıştığı zaman, bu o felsefe sisteminin değil, dinin sorunu­ dur, bu nedenle: Tarih boyunca, dinin ya da devlet adamlarının filozofla­rı yargıladıkları, onları cezalandırdıkları çok görülmüştür. Buna karşılık, filozoflar din adamlarını cezalandırmanın yollarını aramamışlardır.
Hıristiyan dünyasında, kilise kendi inancına ya da gö­rüşlerine ters düşenleri yargılama yetkisine sahip. Kilise, devletlerin içinde kendi başına bir .devlet gibi davranıyor: Vergi topluyor, mülk ediniyor, kendi mahkemelerini kuru­yor, yargılıyor, cezalandırıyor. Oysa İslam dünyasında cami­nin, medreselerin hiçbir yetkisi, devlete göre hiçbir bağım­sızlığı yok.
Aristoteles kendi dogmalarını kendisi kurar, onun başvur­duğu kutsal bir kitap yoktur. Kendini haklı çıkarmak için Zeus'un sözlerini kanıt olarak kullanmaz. Peygamberlik taslamaz. Kimseyi inançsızlıkla suçlamaz. Aristoteles'in sözlerine inanma zorunluluğu yoktur. Oysa hem İbn Rüşd, hem Al Gazali, kendi görüşlerine katılmayanları inançsızlıkla suçlarlar. Onların görüşlerine katılmak, dinsel.inanç gereğidir. Dinde inanma zorunluluğu vardır, felsefede inanma zo­ runluluğu yoktur.
Salt inançta şeytan insana ne kadar aykırı ise, akıl da in­sana o kadar aykırıdır; çünkü insan felsefeyle yoldan çıkar, dinden sapar, yanlışlığa sürüklenir.
Reklam
442 öğeden 421 ile 430 arasındakiler gösteriliyor.