Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anı-Mektup-Günlük

Profil
Hakikaten anlaşmak gayet mühim meseledir ve sen, ihtimal, içinde gizli bir anlaşmamak korkusuyla üzülüyorken, bu hikâyeler sana benim içimi gösterip anlaşabileceğimizi, yakın olduğumuzu ispat edince derhal kaleme sarıldın, bütün teklif ve merasimi, bütün suni nezaketleri bir tarafa bırakıp bana içini döktün
Fotoğraçıyla komik anımız :)))
Bugün arkadaşımla yaşadığım olayı bir yerde anlatasım var çünkü çok komikti. Beşiktaş’ta gezerken bir fotoğrafçı gördük (çok büyük bir fotoğraf makinesiyle) göleti çekiyordu. İçimden bizi de çekse diye geçirdim. 2-3 saat sonra gelip fotoğrafımızı çekmek istedi bizde kabul ettik. Mevlana, Vecihi Hürkuş gibi dizilerin çekimlerinde yer almış. Bize çektiği fotoğrafları gönderdiğinde hayal kırıklığına uğradık, soluk ve asla abarttığı kadar güzel olmayan fotoğraflardı. Güzel çıktığına ikna olduktan sonra bakarken ve silerken gülmekten öldük.
Elvan Karpuz
Elvan Karpuz
😅😅😅
Reklam
Nâzım Hikmet-Vera Tulyakova Hikmet
Sen karşındakinin tüm silahlarına el koyan gülümsemenle...
Bir kahve alıp, etrafımda ders çalışan gençlerle, müzik eşliğinde kitap okumayı seviyorum..
Orada annemin özle­miyle hep üzüntülü yaşadım, ne oraya, ne koğuşa, ne yemekha­neye, ne de başkalarının zorbaca insanı saran varlığına alışabil­dim. Bu onları sevmemek değil, sevdiklerim oldu tabii, hem de çok. Fakat arkadaşım hiç olmadı. Dört beş yaşlarında ve daha o kadarcıkken ferdiyetçi olmak ha!
Yeni bir yer­de geçirilen iki gün, hep aynı yerde geçen birbirinin benzeri gün­lerle tüketilmiş, yorgunluklarla pelteleşmiş otuz yıla bedeldir doğrusu. Alışkanlıklar, iyice parlamış bir kaldırım taşını yalarca­sına zamanı yontuyor. Yeni bir dünya, her dem yepyeni bir dün­ya, her an taptaze bir dünya, cennet bu olmalı işte.
Reklam
Çoktandır sağlam birşeye tutunmaya uğraşıyorum. Ümitsiz­ce şimdiki zamanı yeniden bulmayı, onu yerli yerine oturtup da­ ha da genişletmeyi deniyorum. Zamanın bozulup eskitilmediği, kirletilmemiş bir dünyayı yeniden bulmak için koşuşturup duru­yorum.
Onbeş onaltı yaşlarımda bütün bu duyuşlar geçmişti artık; zaman, kaçış ve "son" çıkmazları içindeydim. Şimdiki zaman kaybolmuş, bende sadece bir geçmiş zaman, bir yarın, daha şimdiden "geçmiş" ol­maya başlamış bir "yarın" kalıyordu.
Sonra bir keresinde, alabora gibi birşey ol­du, bu öylesine şiddetli, savurucu bir kuvvetti ki beni fırıl fırıl döndürüp cilveleşen eşya denizine fırlatıveriyordu. İşin kötüsü herşey yerli yerinde durup dururken birdenbire kendi kendim­den kopup gittiğim duygusu sarıveriyordu beni.
Mevsimler bütün bir uzayı kucaklar gibiydi o zamanlar. Dünya bazen soluk, bazen parlak renkleriyle, bir görünüp bir kaybolan çiçek ve yeşillikleriyle, bize doğru bir yaklaşıp bir uzaklaşan, gözümüzün önünde açılıp kapanan bir sahneyken, biz dışarıda "zamanın geçişi" karşısında mest olup kalıyorduk. Kuşkusuz bu yüzden birinin ölümü bana sırlarla do­lu, akıl almaz ve korkunç geliyordu: Şimdiki zamanın içindeki bir "boşluk"tu ölüm.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.