Felsefeden korkan mistikler ve mistisizmden hoşlanmayan düşünürler: ‘Artık bu ikisini bir araya getirme zamanı gelmedi mi?’
“Yaşam, kalp ve kafanın derinliklerindeki devlerle çarpışmaktır” der Knut Hamsun.
Felsefe kafa ise tasavvuf da kalptir. Kalp Doğu ise kafa da Batı.
İnsanlık ‘kalp ve kafanın’ yaşamdaki sorunlarla yüzleşip, onları bir basamak olarak kullanarak aydınlanması ve sonrasında el ele vermesiyle huzura ulaşacak belki de.
Çıkmazda olduğum bir dönemde okumuştum Dervişin Teselli Koleksiyonu’nu ve ruhen çok rahatlamış ve pek çok kişiye de hediye etmiştim.
“Felsefe öğretmeni bir sûfî” diye tanımlayabilirim yazar Mecit Ömür Öztürk’ü. Kendisiyle tanışarak Dervişin Teselli Koleksiyonu 2’ye Klasik Metin Danışmanı olarak katkıda bulunma bahtiyarlığına eriştim.
Kitaptan etkileyici bazı cümleler:
“Hüzün, Doğu ve Batı’nın ortak meselesidir!”
“Filozofların tesellisi evliyaların tesellisi kadar etkilidir. ‘Keder’ üzerine Seneca’nın söylediklerinin, Hz. Mevlana’nın söylediklerinden eksik kalır bir yanı yok.”
“Acısı olan her insan, tasavvuf ve felsefenin derinliklerinden uzanan ellere ihtiyaç duyar.”
Teselli etmek, bizim kültürümüzde “gönül almak” anlamında kullanılır daha çok.
“Mürekkeplerini damarlarından akan kan gibi yürekten kullananlar: Dostoyevski, Cibran, Rilke, Tanpınar, Goethe’de ruh halimizi aydınlatacak öyle parçalar vardır ki bunlara denk geldiğimizde kendimizi bir evliyanın divanının satırları arasındaymış gibi hissederiz.”