"Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım.
Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım.
Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.."
Oğuz Atay sağ iken kendi kitaplarının ekmeğini bu kadar yememiştir. Anasayfa’ya her girdiğimde 2 kişiden biri “Tutunamayanlar” kitabından alıntı paylaşmış oluyor. He bir de hep de aynı kısımlar… Anladık arkadaşlar en tutunamayan sizsiniz. :D Biraz farklı şeyler de okursanız ufkunuz açılır tutunabilmeye başlarsınız :/
İnsanın bir eşi olmalı...Sabahlara kadar birlikte kitap okuyacağı...İnsanın bir yari olmalı...Her gece birlikte sinema izleyeceği...İnsanın bir yoldaşı olmalı...Bıkmadan aynı yolda yürüyeceği...
Bu kitap Oğuz Atay'ın birkaç öykü ve mektubunun birleşmesinden oluşan bir hikâye kitabı olarak nitelendirilebilir.
Oğuz Atay okurken yapılan en büyük hata direkt olarak oldukça ağır olan "Tutunamayanlar" kitabından başlamaktır. Fakat bence bu kitap veya "Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan" Atay'a başlangıç
"Oğuz Atay niye öldü biliyor musunuz? Kahrından! Peki onu kim o hale getirdi? Kim üzdü? Onun zamanında onu umursamamış olan herkes. Bana inanmıyorsanız, gidin bütün kitaplarını okuyun."
Derda, Oğuz Atay'ı anlayamamış, ancak daha da ileriye gidip hissetmişti.
"Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim. Çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız.