“- Fakat Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım?"
Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Tutunamayanlar "ile ilgili olarak çıkan ilk yazı olan 16.3.1971 tarihli "Yeni Gazete" deki söyleşide, Doğan Hızlan'ın roman biçimine ilişkin sorusunu şöyle yanıtlar Atay: "Geleneksel romanda pek kullanılmayan bazı anlatım türlerinden yararlandım. İçinde yaşadığımız dünyanın yaşantı zenginliği ve değişen görüntülerini vermekte bu anlatım türlerinin romana kazandırdığı bir çok yönlülük var (...) Çağdaş insana kendisi ile ilgili birtakım gerçekleri kendisinin de katılabileceği bir yaratıcılık içinde iletmekte roman belki de başka türlerden daha etkilidir."⁶
6 Yeni Gazete, 16.3.1971
Alıntı;
Hayatta bir tutamak bulamadıklarında, edebiyatla, güzel sanatlarla, felsefeyle, ispritizmayla vs. uğraşmak, onları en azından geçici olarak hayata bağlayan bir düstur olmuştur. Dünyayı genç yaşta terkeder ve arkalarında birçok parça bırakırlar. Kendi gözde konuları saydıkları alanlarda bile, elde ettikleri başarı son derece mütevazidir. Tutunamayanlar bir grup olarak ele alınamazlar, hepsinde ortak olan, yalnızca, normdan belirli bir uzaklıkta olmalarıdır. Onlar dahî münzeviler değil, sadece biraz tuhaf insanlardır. Kendileri çelişkilere yönelmekten çok, oraya doğru itilirler. Çoğu kez toplumun beklentilerine karşılık vermeye çabalasalar da, hayatlarının akışı içinde daima kendi başlarına kalırlar.
Bir kısmı yalnızca lise mezunu olsa da, çoğu üniversite eğitimi görmüştür. Eğitim düzeylerinden bağımsız olarak hepsinde ortak olan, zihinsel ürünlere, özellikle kitaplara düşkünlükleridir. Bu durum, kendileri bizzat bir şeyler üretmeye yeltendiklerinde, karşılıksız bir aşk görünümü kazanır.
Alıntı;
İlk eşi Fatma Fikriye Hanım'ın bize anlatımında, her akşam koltuğunun altında iki kitapla eve gelen bir Oğuz Atay var; Barlas Özarikça'nın anlatımında tutunamayanlar'ı altı ayda, neredeyse daktilonun başından kalkmadan bitiren, çalışkan bir Oğuz Atay var; Halit Refik'in anlatımında Menderes istibdadı ortalığı titretirken, aydın hareketi yaratabilecek bir sosyalist dergiyi (Olaylar) çıkartmak için varını yoğunu ortaya koyup seferber olan bir Oğuz Atay var; Cevat Çapan'ın anlatımında, çok okuyan, araştıran ama çok mütevazi bir Oğuz Atay var.
Alıntı;