"Sırlarımı söyledim dağlara dumanlara.
Ben yazarken ağladım, okurken de sen ağla."
Kitap 19 hikayeden oluşmaktadır, bazısı güldürdü, bazısı hüzünlendirdi, bazısı ise "Hayatta ne insanlar var bee.." dedirtdi. En çok beğendiğim hikaye ise "Son attığın kartopunun içine taş sakladığını bilmiyordum" oldu. Her kesin kendinden bir şeyler bulacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitabın sonu Şermin Yaşarın rahmetli eşine hitaben yazdığı "Geçtiğimiz kırk gün" hikayesi ile bitiyor. Her cümlesi o kadar duygu yüklü ki...
"...geçtiğimiz kırk gün, her gün bana aynı yalanı söylediler. Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar, her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım. Hayalimde otuz dokuz mum söndürdüm her gece üfleyerek, içimdeki cılız nefeslerle. Göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır, ciğerime derin bir nefes girer diye kırk gün bekledim. Geçtiğimiz kırk gün, bugünü bekledim. Sabah uyandım, kendimi yokladım. Öğlen tekrar baktım. Kırkıncı ikindiyi beklerken kırkikindi yağmurları boşandı gözlerimden. Gecesini bekledim ve de gece yarısını. Hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?"
Eğer öykü kitabı okumaya önyargılıysanız bu kitap sizin için iyi bir tercih olur. Herkese iyi okumalar dilerim.