Şermin Yaşar'ın ve diğer öykü kitapları yazarların eserlerini okumayı seviyorum. ‘Tarihi Hoşça Kal Lokantası’nın ardından ‘Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu' da okumaktan zevk aldım. Kişisel gelişim ya da öykü kitapları okuduktan sonra işte efendim, kişisel gelişimci şunu anlatmak istemiş, ya da Şermin Yaşar'ın 18 öyküsünün yer aldığı kitapta ilk öykünün verdiği duygu bu, bilmem kaçıncı öyküsünde hüzünlenir ya da neşe dolarsınız demekten ziyade bende kalan izleri anlatmayı seviyorum.
Hani demiş ya Şermin Yaşar; ''Hayat ne biriktirir bizim için?''
Sizler için neler biriktirdi ya da eksiltti belki bir gün siz de anlatmak isterseniz okuyacağımdan emin olabilirsiniz.
İşte benim için birikenler, eksilenler;
Tanıştıktan ve hatta doğru ya da yanlış zamanlı dost olduktan sonra dünyamdan çıkarmayı istediğim pek kimse olmadı. Beni ben yapan her şey, beni ben yapan herkes işte bunlardı bana şükretmeyi ve minneti öğreten deneyimlerim diye...Belki mesleki tecrübedir; biraz da olsa anlayabiliyorum kiminle dost olup kimden uzak kalmam gerektiğini. İnsanlarda ne aradığımı, insanların ne aradıklarını biliyorum ne aradığımı, ne arandığını bilince de kimde ne var ne yok hissedebiliyorum çok fazla kaynaşmadan. Belki mesleki tecrübedir diyorum ama yanılgılarım da olmuyor değil tabii. "Kör müydün , gözünün önüne baksaydın" kadar saçma bir laf duymuş olsam da çevremden... Evet kördüm. Hepimiz hata yapmak üzere geliyoruz bu dünyaya. Hatanın görmekle , körlükle bir ilgisi yoktur...
İnsanlar bence temelde iyi ya da kötü değiller. Sadece birbirimizden beklentilerimiz gerçekçi değil. Yanılgılarımın tokat gibi kalbime çarpışı burada işte; insanlara da aşka da gereğinden fazla anlam yüklüyorum. Okuduğum kitaplarda, dinlediğim şarkılarda başkalarından gördüğüm ilişkiler, eminim benim yaşadıklarımdan daha iyi ya da daha kötü değiller.
Herkesin kendince gönül kabı var ve o kabı doldurabilecek insanı bulabildiyse gerçekten samimiyetten bahsedebilir dostluklardan ve aşktan. Sosyal psikolojik araştırmalar sonucunda bile böyle zıt kutupların birbirini çekmesi diye bir şey söz konusu değil yani . İçten içe aradığımız o insanlar, hani bizden çok farklı olup da bize yaşamı sevdirecek ve güveninizi kazanmamızı sağlayacak o iyimser ve umut dolu insanlar var ya, onlar kendileri gibi umut dolu insanların yanındalar.
Öğrendim ki geçmişten kalan kalp kırıklıklarımızı kimse tamir edemez. İnsanlar hep tek başınadır, yalnız doğarlar ve yalnız ölürler; ama bu öyle düşündüğümüz gibi kötü bir şey değil inanın öyle görmek zorunda da değiliz.
Yüreğimizde neyi beslersek, onu büyütürüz, . nefret, güvensizlik, kibir büyütülen yerden sevgi, güven ve alçakgönüllülük çıkmaz. Yüreğinde sevgi, güven ve alçakgönüllülük büyütmüş birisi de nefrete, güvensizliğe ve kibre gitmez. İnsanlardan kazık yiyen ilk kişi değilim; son kişi de olmayacağım. Aşamam korkusu yaşadığım çaresizlik, umutsuzluk, güvensizlik acıları sandığım aslında karakterim ile uzaktan yakından hiç bağı olmayan tanımsız duyguların sıkıntısını yaşayan ilk ve son kişi olmadığım gibi. Bizi üzen her ne varsa silmesi kolay olan bir yerlere not edelim.... Henüz yudumladığım kahvenin tadıyla , tanıdığım tanımadığım tüm beni kıran ve üzen bütün insanları affetmeye karar verdim. Bağışladım onları..Hatta, arkasına bakmadan çekip gidenleri, hiç gelmeyenleri , kendilerine ait dünyanın kapısını aralarken sadece var olmamın yeterli olduğuna ikna edip, itelenip ötelenmenin günler sonrasında gecenin kör bir vakti arayıp ertesi sabaha ise aradığını hatırlamadığına binlece kez emin olduğum kaçma ile davet sebepleri arasında uçurumların olduğunu , tövbelerimden vazgeçip tüm yeminlerimi bozarak inandığım adım atmamın ne yanlış olduğunu tek bir kelimesi ile öğreterek, kendimden nefret etmemi sağlayan duygular ile baş başa bırakan olmasına rağmen kaçışını izah etme ihtiyacı duyarak beni anlamayanları, yanlış anlayanları , yargılayanları ve yadırgayanları.. Tasalarım, endişelerim, iç geçirmelerim, eyvahlarım, özenle biriktirdiğim serzenişlerim birkaç cümleydi yaşadıklarımdan çıkardıklarım artık hükümsüzdür dedim ve hepsini çöpe attım. Mümkünse deneyin; tebdil-i mekân gibi aynen tebdil-i insanda da ferahlık vardır bazen...:)))))
Herkese keyifli okumalar dilerim. youtube.com/watch?v=GGSw2xV...
"Öğrendim ki geçmişten kalan kalp kırıklıklarımızı kimse tamir edemez. İnsanlar hep tek başınadır, yalnız doğarlar ve yalnız ölürler; ama bu öyle düşündüğümüz gibi kötü bir şey değil inanın öyle görmek zorunda da değiliz. "
Öyle değil mi ama Semih? Çivi çiviyi söker mantığı külliyen yalan. Kendi yaralarımızı bizden iyi kim sarar pansuman edebilir ki? Hem cidden ben seviyorum samimi yalnızlığımı:)
Şu hayatta görmeden çok sevdiğim ve samimi bulduğum nadir insanlardan Şermin Yaşar, en kısa zamanda okumak isterim öykülerini. İnceleme için çok teşekkürler :)