Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ays

Reklam
“…belki de ancak şüphe edebilen, çaresizliğe düşebilen insan, büyük ve fevkalade şeyler yaratabilir."
Ailede hiçbirimizin sinirleri sağlam sayılmaz. Hani Marquez'in "yüzyıllık yalnızlığa hüküm giymiş" diye nitelediği aile­lerden bizimki. Olağan duygulara yer yok. Hep büyük suçla­malar, büyük aldanmalar, büyük bağışlamalar sözkonusu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
88 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Meşe Fısıltıları
Meşe FısıltılarıOruç Aruoba
5.9/10 · 671 okunma
İSKELENİN UCU Yorganı sıyrılmış yatağımızdı deniz Serinlikte kavuşunca ılık bedenlerimiz Dalgalar hafifçe örttü omuzlarımızı Batabilirdik artık güneşle birlikte biz
Reklam
one girl one boy some grief Some joy- memories are made of these Teny Gilkyson/Frank Miller (Dean Martin) bir kız bir oğlan biraz keder biraz neşe- bunlardan yapılır anılar
Derken evden ayrılma, yolculuğa çıkma telaşı bastırdı. Bir eteğin kopmuş bir düğmesi, ütülenmemiş bir bluz, yanı­ma en az kaç kalem eşya alabilirim sorusu. Ertelendiği, sürüncemede bıraktığı işleri ancak yolculuğa çıkarken kavraya­biliyor insan.
İyi ki oğlumun yükseköğrenim görmesi çok önemli değil benim için. Televizyon onarımcısı, bakır ustası, basımevinde dizgici olabilir. Yeter ki, meslek hırsı, yaşama sevincini altet­mesin.
Ramazan da Eylül'e rastladı bu yıl; boğazıma bir düğüm oturdu. Günün akışı değişecek artık sokaklarda. Kimi içkiciler, karaciğer dinlendirme amacıyla içmeyecekler. Kadınlar, incel­me kaygısıyla oruç tutacaklar. Fırınların önünde pide kuyrukla­rı uzadıkça uzayacak. Herkes iftarı düşleyecek boyuna. Elinde çatal, önünde zeytin, kulağı tetikte. Her gün yediğinin üç katını bir öğünde mideye indirecek. Orucun amacını anlayamadım gitti. Dünya nimetlerinin tadını anlayın mı dernek, dünya ni­metlerini hırsla kapışın mı?
Reklam
Ölen ister namuslu biri, ister çıkarcının teki, ister yaşarken varlığıyla herkesi bezdirmiş bir ukala olsun, sözler değişmez. En büyük sahtekarlığımızdır: ölünün arkasından iyi konuşulur. İyilik, cesetler arasında eşit olarak dağıtılır.
Turizm, kendi ülkelerinde katolik, tutucu olanların başka ülkelerde orospuca davranmalarını sağlamak mı demektir? Kendi öz halkını incitmek pahasına?
Pazar
Pazar sabahları, hele hava güneşliyse, anlatılmaz bir din­ginlikle başlar. Özellikle kentin kargaşasından uzak kırlık böl­gelerde. Sokaklar sessizdir, gündelik gürültüler geç saatlere ka­dar erişmez. Neden sonra, öğleye doğru, Pazarın o büyük kıs­tırılmışlık duygusu bastırır, çevremizdeki ılık koza yavaş yavaş dar gelmeye başlar. Üstelik dışardan çığırtkan bir kalabalık, ka­pımıza yüklenmektedir sanki. Bu yüzden Pazarları, gazetelerin sürümü artar; her eve, ek­ler, mizah dergileri alınır fazladan. Her çaba, o ilk tekbaşınalığı uzatabilmek içindir.
Suyun içinde sallanır gibi geçirdim geceyi. Dışarda istasyonların sesle­ri, yol kıyısındaki evlerin ışıkları, sabaha doğru görünüp görü­nüp kaybolan deniz parçaları, bahçeler; çarşafların temizliği, serinliği... Kimi zaman küçük ayrıntılar birleşip yeni bir tat oluşturuyorlar, daha önce bilmediğiniz bir tat. Mutluluk dedik­leri bu kadar mı acaba? Bu kadarsa da yeter, yalnız sınırları bi­ linmeli. Boğaz Köprüsü, arabayla geçerken, güzelliğiyle çarptı. Bir düş bağlantısı gibi incecik, kırılgan. Gereksizliği, lüksü, uğruna verilen savaş bile unutulabiliyor. Biraz daha 'az güzel' olsaydı, böylesine kin duymazdım!
1.927 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.