Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nympheutria

Erkekler "erkek adamın" çelişkisini ya da trajedisini fıkralarda rahatça ifade edebiliyorlar ama gündelik hayatta, benliğin, yüceltilirken yıkılabildiği bir iktidar konumu içindeki erkek, sadece çevresine değil, kendi kendine de "erkeklik ispatı" ihtiyacını duyuyor. Genellikle bu ispat gerçekleşemediği için, "erkeklik krizi" bitmiyor. "Erkek olma" sürekli sınanma altında olduğu için, elden gitme tehlikesiyle karşı karşıya sayılıyor: "'Yeterince erkek' olmak, bir kere elde edilip sonuna kadar süren bir şey değil değildir. (...) Bağışlanan bir şey olduğu için geri de alınabilir." Dev olduğuna inandırılan ama kendi boyuyla sürekli yüzleşen ve hayatın zorlukları karşısında zedelenen bu varlık, kalıbını, şiddetli bir korkuyla savunuyor. Attığı ve yediği her şamarla biraz daha erkekleşiyor. İktidar vaadi ve iktidarsızlık keşfinin git geli içinde, çok kırılgan ama kırılganlığını çeşitli duvarlarla, maskelerle, güç gösterileriyle ya da şamatalarla gizlemeye çalışan şizofrenik bir varlığa dönüşüyor. İktidarla kurduğu zorunlu bağ, bu varlığı "delilik"in sınır dışı ve belki de devrimci deneyimlerinden çok "insan aklı" üretiminin sınırlarına hapsediyor ve iç içe işleyen iktidar mekanizmalarının taşıyıcısı haline getiriyor.
Sayfa 214 - İletişim Yayınları - 9. Basım (2021)Kitabı okudu
Reklam
Toplumsal cinsiyet düzeni içinde işleyen ataerkil ideoloji, bedenler, cinsiyet rolleri, yaşam biçimleri hatta duygu dünyaları kadar, cinsel ilişkileri de düzenler. Erkek, heteroseksüel cinsellikte kimlik kazanır.
Sayfa 163 - İletişim Yayınları - 9. Basım (2021)Kitabı okudu
Ataerkil toplumsal ilişkilerde şiddet karşısındaki aciz duygusunun başkalarına yöneltilmesi gelenekselleşmiştir. Çocuk baba olmayı ya da büyüyüp güçlenmeyi, çırak usta olmayı bekler.
Sayfa 111 - İletişim Yayınları - 9. Basım (2021)Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şiddet uygulamak, ortama uyum sağlamanın yolu olarak da görülüyor. Ama devletlerin genellikle savaşı olumsuzlayıp kendi savaşlarını her zaman "istisna hali" olarak anlamlandırdıkları gibi, şiddet uygulayan erkekler de, istisna durumunu kendi ekseninde görüyorlar, başkalarında onaylamadıkları davranışları kendilerine hak görerek, kendilerini keyfi yere dayak atanlardan yani "acımasız" saydıklarından ayırıyorlar. Schimitt egemeni, "istisna haline karar veren kişi" olarak tanımlıyor. Gerçekten de erkekler arasındaki egemenlik savaşı, aynı zamanda farklı "istisna halleri"nin karşılaşması gibi görünüyor.
Sayfa 110 - İletişim Yayınları - 9. Basım (2021)Kitabı okudu
Kadının evlilik içindeki statüsü köleninkinden kötüdür; çünkü kadın hem ekonomik hem de cinsel olarak sömürülmektedir. Bu, çifte sömürüsünü devam ettirmek için üzerine uygulanan ahlaki, dini ve toplumsal tahakkümden ayrıdır. En azından kölelere, gayretlerinin karşılığı, maddi ödül biçiminde kısmen ödenmektedir. Fakat kadın kocanın, çocukların ve evdeki yaşlıların ücretsiz hizmetçisidir. Ve bir köle, efendisi tarafından özgürleştirilip özgür bir erkek haline gelebilir, özgür erkeklerle aynı haklara sahip olabilir ki bu hakların başında bir beyni ve dini itikadı olduğunun tanınması gelmektedir. Fakat bir kadının, kadın olduğu müddetçe, bir erkeğin beynine ve dini itikadına sahip olma ihtimali veya umudu asla yoktur; zira kadınlar "zihinleri ve dini inançları bakımından noksandırlar."(!)
Sayfa 265 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Reklam
Ortaçağ ressamları, kadınları şeytanın arkasında diz çökmüş ve mabadını öpmeye çalışırken tasvir eden pek çok tablo ve çizim bırakmışlardır. On üçüncü yüzyılda, dönemlerinin en önde gelen teologları kabul edilen Aziz Thomas Aquinas ve Albertus Magnus, kadınların şeytanla cinsel ilişkiye girebildikleri fikrini ileri sürmüşlerdir. Engizisyon mahkemeleri, canlı canlı yakabilmek için itinayla şeytanla yatmış kadınlar aramaya koyulmuşlardır. Bu vicdanlı adalet dağıtıcıları tarafından özenle tanımlanmış belli işaretler ve belirtiler bulunuyordu. Bunlara şeytanın işaretleri deniyordu ve kurbanda bir kez fark edildiler mi şeytanın damgasına çürütülemez bir kanıt teşkil ediyorlardı.
Sayfa 191 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Tanrıçaların, tanrılar gibi etkin ve önemli görüldüğü zamanlar
Kadınların, Tanrıçaların bulunduğu yüksekliklere çıkarılması ataerkil aile, toprak sahipliği ve toplumsal sınıflara bölünmeyle nitelenen sistemler ortaya çıkmadan önce kadınların toplumdaki yerinin bir yansımasıydı.
Sayfa 185 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Ataerkinin günah keçisi kadınlar (!)
Avrupa tarihinin bu dönemi boyunca pek çok rahip fuhuş evleri işletmekle iştigaldi. Bunların arasında Menez adında bir adam da vardı ve hakkında ''sahip olduğu evlerdeki fahişe sayısının kütüphanesindeki kitapların sayısına eşit olduğu'' söyleniyordu. Bu gelişmelerle birlikte zührevi hastalıkların çok fazla yayılması ve neredeyse tüm toplulukların sağlığı için ölümcül tehlike teşkil eden bir salgın biçimini alması doğaldı. Dönemin Avrupalı imparatorlarından biri resmi bir beyanatta bulunarak, bu hastalıkların, dini hiçe saymış ve seks şeytanına teslim olmuş insanlara karşı Tanrı'nın gazabının bir tezahürü olduğunu ilan etti. Bu hastalığın gerçek sebepleri henüz bilinmiyordu, dolayısıyla kadınlara atfedildi ve uygun olarak (Roma aşk Tanrıçası Venüs'e atıfla) ''Venüs hastalığı'' adı verildi.** Sonraları aynı adlandırma, günümüzde Avrupa'da venereal diseases (Venere = Venüs) olarak bilinen belsoğukluğu ve frengi dahil olmak üzere tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar için kullanılır oldu. Böylece bir kez daha, tıpkı seks ve günahın Havva'ya atfedilmesi gibi cinsel ilişki sonucu yayılan hastalıklar da Venüs'e atfedildi. Erkekler saf ve masum kalırken kadınlar şer, günah ve hastalığın kaynağı olmaya devam ediyordu.
Sayfa 136 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Kadınları cahilliğe itme çabaları
Kızlarda ve kadınlarda bedene ve bedenin işlevlerine dair cehalet bir namus, saflık ve iyi ahlak göstergesi olarak kabul edilir ve aksine, eğer bir kız seks hakkında ve bedeni hakkında herhangi bir şey biliyorsa bu istenmeyen, hatta utanç verici bir şeydir. Hayat tecrübesine ve bilgisine sahip olgun bir kadın basit, naif ve cahil bir kadına kıyasla daha değersiz addedilir. Tecrübe içsel bir insani değer değil de neredeyse saklanması gereken bir bozukluk olarak görülür.
Sayfa 112 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
İster erkek isterse kadın olsun insanların anatomik ve biyolojik yapılarının ahlaki değerlerle hiçbir ilgisi yoktur. Aslında ahlaki değerler, yönetici sınıfın, belirli ekonomik ve politik çıkarlara hizmet etmesi ve o sınıfın yarar sağladığı ve iktidarını idame ettirdiği durumu temin etmesi amacıyla dayattığı toplumsal sistemin ürünüdür.
Sayfa 87 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Reklam
Toprak sahipliği, miras, babasoylu ilişkiler ve kölelerle kadınlar üzerinde tahakküm temelinde inşa edilen ataerkil ailenin yükselişinden önce, insan hem eril hem de dişil tanrılara tapıyordu. Antik Mısır da dahil olmak üzere, kadim uygarlıkların pek çoğunda kadınlar toplumda özel bir konuma sahipti ve pek çok alanda dişil tanrılar hüküm sürüyordu. Fakat yeni ekonomik sistemler ve ataerkil aile kendine sağlam bir yer edinince, eril tanrılar tek tanrılı dinlerde tekellerini ilan ettiler. Kadim dişil tanrılar ortadan kayboldu, ruhbanlık ve peygamberlik işlevleri erkeklere özel bir alan haline geldi.
Sayfa 52 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Kadın sünneti ve ataerkil dayatma
Klitorisin ve bazen dış genital organların ampütasyonu ile kızların düşünme, yargıya varma ve anlama kapasitelerini felç etmeye yönelik hesaplı, insafsız bir kampanyayla beyinlerinin yıkanması bir arada işlenmektedir; zira çağlar boyunca, kadınların maruz bırakıldıkları sömürüyü görmelerini ve bu sömürünün sebeplerini anlama yetilerini yok etmeyi amaçlayan bir sistem inşa edildi. Kadınların durumunu, onları dişi olarak, dolayısıyla insan ırkının ikinci dereceden bir türü olarak yaratmış olan yaratıcının buyurduğu bir kader gibi tasvir eden bir sistem.
Sayfa 52 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
Batı'daki modernleşme süreçleri bazen orta veya üst sınıfa mensup küçük bir kadın azınlığına "eşit haklar" tanımakta. Bu kadınlar işletmelerde ya da serbest mesleklerde kendilerine yer bulabilmekte, milletvekili veya bakan bile olabilmekteler. Fakat bu gibi kadınlar genellikle mensubu oldukları sınıfın erkeklerinden daha fazla olmasalar da onlar kadar muhafazakar oluyor. Keyfini sürdükleri pozisyonlar, o tür toplumlara özgü olduğu halde kadınları bulundukları aşağı pozisyondan kurtarmaya yaramıyor. Aksine, aslında hakiki bir değişim gerçekleşmemiş olduğu halde gerçek durumun üstünü örterek ve bir değişim görüntüsü vererek erkekler ve kadınlar arasındaki eşitsizliği kalıcılaştırıyorlar.
Sayfa 35 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
İster Batı'da ister Doğu'da olsun yüzeysel modernleşme süreçleri hayatın ekonomik, toplumsal, politik ve cinsel veçhelerinde kadınlarla erkekler arasında gerçek eşitliği hiçbir zaman getirmeyecek. Pek çok Batılı toplumda uygulandığı haliyle cinsel haklar, kadınların özgürleşmesine değil kadınların ticarileştirilmiş bedenlere, gittikçe artan bir kapitalist kar kaynağına dönüştürüldüğü vurgulu bir tahakküme yol açıyor.
Sayfa 34 - Ayrıntı Yayınları - Birinci Basım (2019)Kitabı okudu
1.583 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.