Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

kerzey35

Sabitlenmiş gönderi
Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz?
Ne okuduğuna bakın, Ne seyrettiğine bakın, Duvarlarına ne astığına, Raflarına ne koyduğuna, Nasıl konuştuğuna, Nasıl dinlediğine bakın. Yapmanız gereken tek şey bakmaktır. Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu Ve neyle beslendiği konusunda her şeyi bildirir... - Ramtha
Reklam
Vagus
Bu sinirlerin hem özel isimleri hem de numaraları vardır. İşte bu on iki sinir yolundan on numara olanın adı vagustur. Ne güzel bir isim. Türkçe karşılığı başıboş, gezgin gibi anlamlara gelmektedir. Peki, bir sinire neden böyle bir isim konulur? Çünkü diğer kraniyal sinirler doğrudan hedef organa gidip gelirken, vagus, başta sindirim sistemi olmak üzere birçok organla önemli bağlantılar halindedir. Beynin sindirim sistemi ve bağırsaklarla olan etkileşiminde önemli bir rol oynar. Vagusu beyne giden bir otoban gibi düşünebilirsiniz. Beyne giderken birçok organa da yan yol veren bir otoban. ESS ve beyin arasında yaklaşık 100 milyondan fazla nöronu birbirine bağlar. Vagus siniri bağırsaklara gittiği gibi akciğerlere, kalbe, hatta ses tellerine bile gider. O nedenle stresli olduğunuzda sesiniz çatallaşır, kalp atışınız hızlanır, nefesinizin hafif daraldığını hissedersiniz ve sanki bağırsaklarınızda bir şeyler düğümlenmektedir. Vagus siniri hem OSS hem de ESS'nin ortak kullandığı önemli bir bağlantı yoludur. Örneğin bir araştırmaya göre vagusun bloke edilmesi kilo kaybına neden olurken, uyarılması farelerde aşırı yeme davranışına neden olmaktadır. Bunun anlamı şudur. Bağırsaklarımız vagus aracılığıyla beyne sinyaller göndererek yemek yeme düzenimizde söz sahibidirler. Yemeğin eninde sonunda gideceği yeri düşündüğünüzde, bu konuda çok da haksız sayılmazlar.
Omuriliği, birçok kabloyu içerisinde barındıran bir boru gibi düşünebilirsiniz. Bu boru içerisinde binlerce sinir kablosu gideceği noktaya ulaşmaktadır. Fakat bazı sinir kabloları vardır, bunlar vücuda giderken omuriliği kullanmaz, doğrudan hedef organa giderler. Bu sinirlere "kraniyal sinirler" denir. Bu sinirlerin sayısı sadece on ikidir. Yani doğrudan beyinle iletişim kuran on iki çok özel yoldan bahsediyoruz. Beyin ile hedef organ arasında doğrudan bağlantıda olan bu sinir yolları daha çok göz, burun, kulak gibi yapıların işlevlerinde önemli rol oynamaktadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peki, şimdi durup dururken niye omurilikten bahsettik? Sonuçta merkezi sinir sisteminin bir parçası olduğundan, omurilikte çok fazla sinir hücresi bulunmaktadır. Sindirim sisteminin kendi sinir sistemi olan ESS'nin nöron sayısı omurilikten daha fazladır. Bu da ESS'nin ne kadar önemli bir sistem olduğunu bize göstermektedir.
Hatırlayacak olursanız, bu yazının giriş bölümünde kısaca değindiğimiz gibi, merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Beyni biliyoruz zaten; bilinen evrenin en gizemli nesnesi. Peki ya omurilik? Hemen sırtınızda, omurganızın içerisinde bulunan omurilik de çok önemli bir yapıdır. Zira beynin vücudumuzla olan iletişimi, bu yapı aracılığıyla sağlanır. Yani omuriliği, beyne giden veya beyinden gelen birkaç şeritli bir yol gibi düşünebilirsiniz. Mesela omurilikte herhangi bir hasar olduğunda, felç dediğimiz durum ortaya çıkmaktadır. Felç dediğimiz durum aslında omuriliğin ne kadar önemli bir yapı olduğunu gözler önüne sermektedir. Örneğin, beyninizde sağ kolunuzu hareket ettiren merkez sağlamdır. Sağ elinize ait tüm kaslar da sağlamdır. Ama omurilikte sağ elinize gidecek uyarıları taşıyan sinir liflerinde bir sorun olduğunda elinizi hareket ettiremezsiniz. Yani merkez ile yaşanabilecek en ufak bir kopukluk tüm sistemin çökmesi için yeterlidir. Omurilik o yüzden merkezi sinir sisteminin çok önemli bir bileşenidir.
Reklam
Umarım bu garip ve karışık ilişki kafanızı çok karıştırmamıştır. Zira durup dururken kendi vücudunuzda küçük payı olan ortak konumuna düştünüz. Ama emin olun durum bununla da kalmayacak. Şimdi biraz da beyin ve bağırsak arasındaki iletişimin nasıl gerçekleştiği konusunu ele alalım. Normalde beynimiz ve bağırsaklarımız arasındaki etkileşim iki yönlüdür. Biz sinirbilimciler bugüne kadar hep beynin bağırsak üzerine etkilerine yoğunlaşmıştık. Ama son dönem çalışmalar, bağırsakların beyin üzerine çok daha etkili olduğunu göstermektedir. Bağırsaklarımız ve merkezi sinir sistemimiz arasında birçok etkileşim yolları bulunmaktadır.
Buraya kadar olan kısmı özetlersek, beyninizde iki kısım vardır. Biri sizin istediklerinizi yapan, diğeri ise siz isteyin ya da istemeyin sizin adınıza vücudunuzu idare eden yapı. OSS tüm hayati organları ve sistemleri çok ince bir şekilde kontrol etmekten sorumludur. Çünkü bu kontrol, sizin bilinçli kısmınıza emanet edilemeyecek kadar kıymetlidir.
Söz konusu vücudunuzun çıkarları olduğunda, OSS'nin şakası ve tahammülü yoktur. Hatta OSS o kadar obsesiftir ki siz hiçbir şey yememiş olsanız da kusan birini gördüğünüzde ya da duyduğunuzda bile sizin kusmanızı sağlayabilir. Çünkü eğer yakınlarınızdaki biri kusuyorsa muhtemelen yediği bir şey dokunmuştur. O kişinin yakınlarında olduğunuza göre aynı şeyi yemiş olma ihtimaliniz olabilir. Bu kadarlık bir ihtimal bile OSS için yeterlidir. O nedenle, kusan birini gördüğümüzde ya da duyduğumuzda otomatikman midemiz bulanır. Çünkü kusmak eylemi bulaşıcı bir eylemdir. Sonuç olarak tüm bu örneklerin hepsi bize çok net bir şekilde göstermektedir ki; vücudunuzdaki tüm sistemler, beyninizin içinde sizinle beraber yaşayan ve yönetimde daha büyük bir hisseye sahip olan OSS'nin kontrolündedir. Peki, diyelim ki tüm bu anlattıklarımız sizi gıcık etti ve OSS'nin şirketteki payını alıp onu kovmak istediniz. Acaba böyle bir şansınız olabilir mi? Üzgünüm sevgili insan, OSS sizi kovar ama siz onu kovamazsınız!
Üzgünüm ama bunu da yapamazsınız.
Aslında bu konudaki örneklerimizi artırabiliriz. Mesela kalbiniz. Dakikada ortalama seksen kez atarak yaklaşık 5 litre kanı vücudunuzun damarlarına gönderen pompayı düşünün. Mesela şu an, kitabı okumaya biraz ara verin ve kalbinizi yaklaşık on saniye falan durdurmayı deneyin. On saniyecik de olsa biraz dinlensin, yazıktır. Üzgünüm ama bunu da yapamazsınız.
Dilerseniz bir aynanın karşısına geçip, gözbebeklerinizi küçültüp büyütmeyi deneyin. Üzgünüm ama yapamazsınız. Düşünsenize ne acayip değil mi? Göz sizin, beyin sizin, gözbebeğinizdeki kaslar sizin... Ama ayna karşısında kol kaslarını şişirip böbürlenen insanların göz bebeğini bile daraltamayacak durumda olması aslında oldukça ironik bir durumu gözler önüne sermektedir. Ama biz gözler önünde olan bu gerçeği görmemekte çok ustayız.
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum
Reklam
Mesela, gözbebeklerinizle ilgili bir örnekle durumu açıklamaya çalışalım. Akşam olmadan önce hava yavaş yavaş kararmaya başladığında, odanın içerisinde etrafı daha iyi görebilmek için perdeleri açarsınız. Böylece dışarıdan odanıza giren ışık miktarını artırırsınız. Ya da diyelim dışarıda çok fazla güneş var ve sizi rahatsız ediyor. Bu durumda da odaya gelen ışığı azaltmak için perdeleri kapatırsınız. Aslında gözümüzdeki mantık da aynıdır. Tek fark, gözümüzde perde yerine bunu yapan birtakım kasların olması. Loş ve karanlık bir ortamdasınız diyelim. OSS siz daha iyi görün diye gözbebeklerinizi genişletir. Bu sayede içeriye giren ışığı artırır. Ya da öğle güneşinin altında yürüdüğünüzü varsayın. Bu durumda da gözbebekleriniz daralır ve içeri giren ışığı azaltır. Bunu da gözbebeğinizin etrafında bulunan kaslar sayesinde yapar. Halka şeklinde olan bu kas, kasıldığı zaman gözbebeğiniz daralır, gevşeyince genişler. Burada asıl vurgulamak istediğimiz nokta, OSS tüm bu işleri sizden bağımsız bir şekilde yapmaktadır.
Çoğu zaman tek patron olduğunuzu sandığınız davranışlarda bulunursunuz. Açıkçası otonom sinir sistemi sizin tek patron gibi davranmanıza çok da takılmaz. Çünkü kullandığınız beyne ait hisselerin çoğunluğu ondadır. O nedenle gelin hep beraber, beyninizin mütevazı ortağı olan otonom sinir sistemini biraz tanıyalım. Öncelikle kendisinin adını ezberleyelim. Uzun adı otonom sinir sistemi olsa da biz ona kısaca OSS (Otonom Sinir Sistemi) diyelim. Şimdi bir şeyin başında oto (auto) varsa zaten "kendi kendine" demektir. Bu durumda OSS de kendi kendini idare eden sinir sistemi demektir aslında. Siz sürekli göz önünde olup tek patronmuş gibi takılırken, OSS arka planda sizin adınıza çok fazla olayın yönetilmesinden sorumludur ve siz fark etmeseniz de vücudunuz için hayati önem taşıyan birçok kararı OSS verir
Merkezi sinir sistemi; beyin, beyincik ve omurilikten oluşan bir sistemdir. Tüm temel karar alma ve değerlendirmeler burada yapılır ve vücuda iletilir. Adı üstünde, burası sinir sisteminin merkezidir. Söz konusu merkezi sinir sistemi olduğunda, bilmeniz gereken çok önemli bir bilgi vardır. Beyninizde aslında iki patron oturmaktadır. İlk patron bu kitaba para verip alan, okuyan ve değerlendiren kişi, yani sizsiniz. Diğer patron ise siz bu kitabı rahat bir şekilde okurken, vücudunuzun içinde idare edilmesi gereken onlarca işi sessizce yöneten kişidir. Yani şöyle anlatalım. Diyelim ki karşınızda sizi heyecanlandıracak bir insan var ve onunla tokalaşmak istiyorsunuz. Elinizi o kişiye doğru hareket ettirmeniz istemli bir davranıştır ve ilk patron olarak sizin kontrolünüzdedir. Ama o kişi ile tokalaşma sürecinde gerçekleşen kalbinizin hızının artması, ellerinizin hafifçe titremesi, avuç içinizin terlemesi gibi birçok fizyolojik durum sizin kontrolünüzden bağımsız gerçekleşir. Merkezi sinir sisteminde isteğinizden bağımsız bir şekilde vücudunuzdaki olayların çok büyük bir kısmını düzenleyen sisteme otonom sinir sistemi denmektedir. Yani aynı beyni paylaştığınız diğer patron. Şimdi bu patron ile tanışmanız çok önemli. Çünkü otonom sinir sistemi dediğimiz bu patron oldukça mütevazıdır ve sadece işinde gücündedir. O kadar işinde gücündedir ki sıklıkla size kullandığınız beynin bir ortağı olduğunu unutturur.
Tekrar konumuza dönecek olursak, neden bağırsaklar için ikinci beyin gibi bir benzetme kullanılmıştır? Aslına bakarsanız bunun temel nedeni, bağırsak ve tüm sindirim sistemimizde çok fazla sayıda sinir hücresi bulunmasından kaynaklanır. Peki, o zaman şu soruyu soralım; sindirim sisteminde niye bu kadar fazla sinir hücresi var? Cevap çok basit, çünkü sindirim sistemi sizin kontrolünüze bırakılmayacak kadar önemli bir sistemdir. Düşünsenize, şu an midenizde duran yarı parçalanmış pizza dilimini sindirme işleminden bizzat sorumlu olduğunuzu... Sonrasında parçalanmış besinleri uzun bir bağırsak boyunca ilerletmeniz gerektiğini... İnsanlardaki erteleme alışkanlığını düşündüğümüzde, böyle bir durumun oldukça ilginç sorunları karşımıza çıkaracağına hiç şüphe yok. Ama ne şanslıyız ki beynimizde bunu bizim için yapacak, tabiri caizse bir "otomatik pilot" bulunmaktadır. Sindirim sisteminin temel yapısını algılayabilmek için, öncelikle sinir sisteminin mantığını algılamak lazım.
Bazen kendini, Şahin marka arabanın arka camına yazılmış Dante'den bir dörtlük gibi hissedersin. Ya hissettiğin yanlıştır ya da olduğun yer.
Sensiz yaşamaya yok mecalim, Zaten sensiz yaşamak isteyen kim, Yanımdaysan kıymetlidir nefesim, Feda olsun nefesine nefesim Zaten sensiz bu can yaşamayı neylesin Hala bir çocukluk kalmış içimde Ama sen yanımdasın diye bu halim, Seni seviyorum diye bu halim Murat Şahan
58,2bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.