Gerek işim, gerekse hayatım hep hastalarla ilgili. Hastalar ve hastalıkları beni aksi halde hiç üzerinde durmayacağım düşüncelere yönlendirmişlerdir. Bu konuda, Nietzsche ile hemfikirim ve aynen onun sorduğu şu soruyu ben de soruyorum: Acaba hastalıklar olmadan yaşayabilir miyiz? Bu sorunun çağrıştırdığı diğer soruları yaşamın vazgeçilmez esasları olarak görüyorum. Hastalarım beni sürekli olarak sormaya yönlendiriyor ve aynı şekilde sorularım da beni hastalarıma...
Devleti yönetenlerin, başta Anayasa olmak üzere, hukuk kurallarıını gelişigüzel çiğnemekten artık hiç çekinmedikleri, hiçbir yolsuzluğun hesabının inandırıcı biçimde sorulamadığı, basının marketlerden farksız hale geldiği, kaçakçılıktan hüküm giyenlere özel af yasaları hazırlanırken düşünce suçları için kimsenin kılının kıpırdamadığı, genel bir köşeyi dönme anlayışı çerçevesinde üniversitelerin özgür tartışma ortamları olmaktan çıkartılıp, emin adımlarla birer meslek okulu olma yolunda ilerletildiği bir ülkenin yetişkinlerinin kendi gençleri karşısında duyabilecekleri, duymaları gereken tek duygu, utançtır!
Bu kitapla ilgili çok beğendiğim ve her cümlesine katıldığım bir yazıyı küçük düzeltmelerle sizinle paylaşacağım. Hem kitabı hem de günümüze tuttuğu ışığı görebilmemiz açısından çok önemsiyorum bu cümleleri. İşte her cümlesine katıldığım o efsane tespitler:
"Geçenlerde Biz adlı romanını okuyordum. Yazarın Rusya'da politik hareketten dolayı
Sisifos'u incelemeye nasıl başlanır, zor bir karar. O zaman kemerleri bağlayın! Sizi etrafından dolaştırayım.
"Hayat tekrarların tekrarlarının tekrarlarından oluşur" diye über muhteşem bir söz vardır, insanoğlunun bu dünyada sayılı olan günleri çoğu zaman birbirinin tekrarı değil midir? Hatta birçok insanın hayatı bile birbirinin