Atlı tramvaylar kalktıktan sonra, elektrikle işleyen tramvaylar başladığında, bende tramvaylara atlamak merakı başladı. Birinden inip diğerine binerdim, en büyük zevkim durduğu zaman değil de giderken atlamaktı. O za man çocuklardan para almazlardı. .. Günlerden bir gün, nasıl olduysa, Eminönü'nde inip Köprü'nün üzerinden yaya ola rak geçmek istedim. Tam geçecekken bir adam yakama yapışıp benden para istedi. Adamın önünde de bir kumbara ası lıydı. Ben para vermeyince köprüden beni geçirmedi. Geri ye döndüm ...
O günden sonra ne zaman Köprü'den geçmek isteseydim, bir tramvayın geçmesini bekler, gelince hemen atlar ve kar şıya geçince de bunu yine tekrarlardım. Kumbaracıyı geçer ken ona bakardım ve böylece Köprü 'den para vermeden geçerdim.
Hakikaten nişanlım bana çok uğurlu gelmişti ve ben ,., , de hayal ettiğim, bugüne kadar ekmeğini yediğim mesleğime, yani aktörlüğe kavuşmuştum.
Bazen kanın "Benim sayemde artist oldun," der beni kız dırırdı, arada sırada bazen benle beraber sete gelir beni oy narken seyrederdi.
Bir gün stüdyoda bir saray dekoru kurulmuş, ben de "Takuntala prensi," isminde bir rol oynuyordum. Prens olan ben, yaldızlı bir koltukta oturmuşum, arkamda iki Arap ellerinde yelpazelerle beni havalandırıyorlar ... Sahne icabı önümde on dansöz ve o günlerin baş dansözü olan Nana dans ediyordu.
Teyzemle birlikte üst katın zilini çaldık. Daha bir daki ka dahi olmamıştı ki kapı açıldı. Teyzem önden girdi.
Kapıyı açan, kim olduğunu daha görmeden kayboldu. Kapıyı kapatmak bana düşmüştü; birden heyecanlandım, soğuk soğuk terler dökmeye başladım. içeriden sesler geliyordu.
"Oğlum Nubar, sen iyi bir oyuncusun, kendini topla!" diye kendi kendime cesaret verip içeri girdim.
Bulundukları odaya girince sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi davranarak ilkin çok nazik bir şekilde selam verdim, annelerinin elini öptüm, daha sonra Katrin ile Filomen'in ellerini sıkarak teyzemin yanındaki koltuğa oturdum.
Bir süre sustuk, arada bir birbirimize bakıyor, gülümsüyor, kahvemizden küçük yudumlar alarak sigara içiyorduk. Soğuk sabah güneşi mutfak penceresinden içeriye vuruyor, Igor'un yüzünün sol tarafındaki, gözlerinin ve ağzının etrafındaki çizgileri derinleştiriyordu; benim yüzümün de sağ tarafındakileri, diye düşündüm. Igor saate baktı. Karaline'ye selam söyleyin, dedim, havyar için çok teşekkür ederim.
Vedalaşırken, merhabataşırken de yaptığım gibi yanak larından öptüm onu ama bahçe kapısına kadar geçirmedim.