K. Kübra Berk kitaplarını, K. Kübra Berk sözleri ve alıntılarını, K. Kübra Berk yazarlarını, K. Kübra Berk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geçmişin ruhunuzu parçalamasına izin verdiğiniz müddetçe, yarın doğacak güneşin kırılmış kalbinize faydası yoktu, can yakan anıları unutmadıkça o güneş sizi hiç ısıtmazdı. Maziye terk edilmişliğin soğuğu sizi hep üşütürdü.
Adı anne ya da baba olan herkes gerçek bir ebeveyn olmuyor. Sevgi hissetmedikleri, merhamet göstermeyecekleri bebekleri dünyaya getirip onları yalnız bırakıyorlar. Sonra o çocuk büyüyor, neye dönüşüyor dersiniz? Birini nasıl seveceğini bilemeyen, ona zarar vermeden nasıl yaklaşacağından bihaber insanlara! Hatta karşıdaki insanın kendisini sevmediğini duyunca deliye dönüyor, küçükken yaşadığı o sevgisizlik hatıralarını yokluyor, çıldırıyor, çevresine zarar vermeye başlıyor. Bu, kısır bir döngüdür. Sevgisizlik şiddeti doğurur ve şiddet önüne geçilmediği sürece etrafındakileri yakarak büyüyen bir cehennem ateşine dönüşür.
Sevginin olduğu yeri terk etmek zorunda kalan korkudur. Çünkü sevgi, içinizi yiyip bitiren ne varsa hepsinden üstün gelecek kadar kuvvetli bir duygudur. Sevmek cesaret ister, sevgi cesurların bileceği iştir.
Biliyordum ki yaşam, doğduğun an değil, korkuların öldüğü an başlardı.
Ve yaşamak içine ilmek ilmek işlenen korkuların zincirini parçalamaktı, başını göğe kaldırıp bulutların ardında kalan güneşi görmeyi beklediğin an duyduğun heyecandı. Ne kadar üzülsen de "bu defa bitti yolun sonundayım, ışıkları kapattılar, ben kayboldum", desen de dünya dönmeye devam edecekti. Biliyordum, belki o bulutlar hemen dağılmazdı ancak çok dikkatli bakarsan, nefesini tutup bıraktığın o ufak zaman diliminde bile onların hareket ettiğini fark ederdin.
Zaten ölmüş bir bedeni, hiçbir duygu incitmezdi. Öyleyse bu kalbimdeki hıçkırıklar neydi? Neden çocukluğun geçtiği her cümle, balyoz gibi ruhuma indirilen bir darbeydi?