Yazarın kalemini ilk olarak #Arzuhâl kitabıyla tanımıştım. #BenRabia kitabı ile de ikinci kez gezindim aynı kalemin satırlarında.
Ben Rabia, Allah Aşk'ı ile yaşamını sürdüren bir Rabiatül Adeviyye'nin hayatını konu alan bir romandır. Hz. Rabia, küçük yaşta kız kardeşleriyle birlikte yetim kalıp zamanın zorlu şartlarında kız kardeşlerinden de koparılır. Uzun yıllar köle olarak yaşamını sürdürürken özgürlüğüne kavuştuktan sonra Hasan-ı Basri Hz. ile karşılaştıktan sonra hayatının rotası değişir. Tasavvuf ilmi ile meşgul olup hayatını Allah için yaşar.
Hz. Rabia'nın tasavvuftaki yolculuğuna yakinen tanık olabileceğiniz, Allah Aşk'ını derinlerden duyabileceğiniz bir eser Ben Rabia.
Kitapta çok sevdiğim kısmi direkt buraya nakletmek istiyorum.
"Rabia'nın biz kadınlara verdiği misal şudur: Rabia kimsesizliğin hem zahiri hem manevi tezahürüdür. Rabia ne bir âlimin karısıydı ne bir peygamber annesiydi ne de bir velinin kızıydı. Rabia hakiki manada kimsesizliğine rağmen Rabbe yürürken kadınların nefsine dizeceği bahaneleri çürütmüş, kim olursan, hangi hâlde olursan, nerede olursan, eğer iştiyakın varsa yaparsın demek istedi bize. Takvanın, imanın kadını erkeği yoktur. Her insan kendi bulunduğu Rabbe yürür..