Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dağıstanî

Sabitlenmiş gönderi
Hiç kimsede dönüp şöyle bir kendine bakacak, kendi hayatına, kendi ruhuna karşı olan sorumluluğunu ele alacak ne bir istek ne de cesaret vardır.
Reklam
Kaçarsam... Kaçabildiğim kadar kaçarsam... Okyanusun ötesine kadar kaçarsam... Orada ne bulurum acaba? #vinlandsaga 🎬
“Kaçınılmazlık” galiplerin siyasi karışıklığı rasyonalize ettikleri ve meşru gösterdikleri araçtır; böylece sıradışı olayların gelişmelerin normal seyrinin bir parçası gibi kabul edilmesini sağlarlar. Kaçınılmazlık, kaybedenler için başarısızlığı açıklayıp meşrulaştırır ve hesap verme gereğini ortadan kaldırır. Çoğu kez galipler olayları takdir-i ilahiye yorarken, mağluplar kötü niyetli üçüncü kişilere yönelir. Dolayısıyla ortada paradoksal olarak rasyonel (ölçülü) tahlile gereksinimi bertaraf eden bir rasyonalizasyon vardır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne kelebek ne kuş tanımayan bahardır güz göğü
Bir zamanlar Çuang Tzu, düşünde, kelebek olduğunu görmüş. Hiçbir zaman bir kelebekten başka birşey olduğunu bilmeden, çiçekten çiçeğe uçmakla yetiniyormuş. Birden uyanmış ve şaşarak görmüş ki, kendisi, Çuang Tzu'dur. Artık bilemiyormuş; kendisi, Çuang Tzu'nun düşündeki kelebek miydi; yoksa, kelebeğin düşündeki Çuang Tzu mu...
Reklam
Midye kendini kabuğundan koparıp gider güz peşinde
Dağıstanî tekrar paylaştı.
Güven(siz)li Bölge
'Güvenli bölge' sahi neresiydi güvenli bölge ? İnsanların katledildiği, yanarak acımasızca öldürüldüğü yermiydi? Kendi öz yurdunda mülteci muamelesi gören bir millet için neresi ne kadar güvenli olabilirdi? Olamazdı. Ah bu çağ... kelimelere bile özbenliklerini yitirten iğrenç bu çağ. #RefahOnFre
Battaglia persa!
2008 yılında Washington D.C.'de, henüz bir doktora öğ­rencisiyken gittiğim ve tüm yükseköğrenim hayatı başkentlerde geçen biri olarak artık müdavimi olduğum elçilik resepsiyonla­rından birinde bir Türk akademisyen, geri kalmamızın nedenini "Gök Tengri'den vazgeçip Arapların dinini almak" olarak göste­rince, sahaf köşelerinde Samsun 216 içen amcalardan duymaya alıştığım böyle ipe sapa gelmez görüşlerin okyanusları aşabildiği­ni görmek beni çok şaşırtmıştı. Ancak, bu muhteşem (!) fikrin ta­rihsel değil, siyasal nedenlerle ortaya atıldığını ve hiçbir Türk'ün ne kadar yetenekli olursa olsun (kim kendisini başka türlü hayal eder ki?) kendisinden genç birini saygı çerçevesinde dinlemeye­ceğini bildiğim için, karşı bir tez ortaya koymadan, ikiyüzlü bir gülümsemeyle olay yerinden uzaklaşmayı tercih ettim. İtalyanla­rın da dediği gibi: Battaglia persa!
Kendi hayatımızda hiçbir yerde uygulamadığımız, uygulamayacağımız kriterleri birbirimize dikte etmekten vazgeçmediğimiz ve modern tabirle "duyar kasmak"ta ısrar ettiğimiz sürece, ülkemizdeki tüm orijinalite potansiyelini yok eden tek tipleşme ve entelektüel çölleşmenin önüne geçmemiz mümkün olmayacaktır.
Reklam
Kitaba erişimin kısıtlı olduğu çağlarda bilgiyi ezberlemek sadece elzem değil, aynı zamanda bir zeka göstergesiydi; geleneksel toplumlarda en akıllı çocukların hafız yapılmasının arkasında yatan işte tam da bu kanaatti. Oysa önce kitaplar ucuzlayıp çoğaldı ve tarihçilerin "yoğun okuma’' (İng. intensive reading, sayılı kitabı defalarca okuma) dedikleri şeyden "yaygın okuma''ya (İng. extensive reading, çok sayıda kitabı hızlıca okuma) geçildi. İnternetle dünyanın tüm kütüphanelerinin bir anda cebimize sığması (vive la library genesis'!) ise bilgi depolamayı manasız hale getirdi; artık, önemli olan herkesin ulaşabildiği bilgiyi yorumlayabilmek, değişik sahalardaki flkirleri birbirleriyle harmanlayıp yeni çıkarımlar yapabilmek.
Bahar gecesi de kiraz çiçeğiyle doğup geçti gitti işte
Yalnızca su olur yere düşen çiyi kızılçiçeğin
25,7bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.