Bukowski'nin 'O benim Tanrım' dediği ve çok etkilendiği bir yazar Fante. Hatta kitabın önsözünü de Bukowski yazmış.
Diyor ki ;
"Derken bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. Birkaç paragrafı okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş biri gibi kitabı masaya götürdüm. Cümleler sayfada yuvarlanıyodu, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı. Cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu: sayfaya oyulmuşlardı sanki..."
Yazarla ilk tanışmam olan eserinde, biraz Albert Camus'un Yabancı'sını, biraz Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ını ve bolca da Bukowski'nin kadınlara dair aşkını, serzenişlerini, bırakıp geri gelmelerini buldum satır aralarında.
Dünyayı hafif adımlarla yaşayanların sessizliğini, tutunmak istemeyenlerin, başkaldırmış asilerin kızgınlığını, aşka aşık adamların naifliğini hissettim okurken.
Yazarın anlatımını akıcı, net, yalın buldum ve çok sevdim.Kelimelerle dans eden bir Teoman boşvermişliği vardı sanki :) Bukowski'nin hayran olmasının bir sebebi varmış demek.
Karşılıksız bir aşkla bağlandığı kadın için çabalayan bir yazar. Karşılık bulamaması bir yönden iyi oldu, çünkü yazacağı kallavi bir konusu vardı. Hani bir söz vardır duymuşsunuzdur belki , "şair olmak için kabiliyet değil, mağlubiyet gerekir."
Ve yazdı da ona dair ne hissettiyse. Kağıda döktü tüm hislerini, onu yaren edindi kendine. Camilla gittiğinde bile gidebileceği her yerde onu aradı Arturo Bandini.
Okumalısınız mutlaka diyorum ve susuyorum :))
Toza SorJohn Fante · Parantez Yayınları · 20244,832 okunma
Eser, şairin 5 şiir kitabının biraraya getirilmesinden oluşuyor.
Ferruhzad; modern İran şiirinin kadın öncülerinden.Önüne engeller konmuş, yasaklar getirilmiş yazmasın diye. Ama hiç bir şey yıldırmamış onu. Şiirlerini erotik bulanlar olmuş, inancımıza ters diyenler olmuş ve en önemlisi 'sen kadınsın, yapamazsın, yasak' denmiş. Ama o şiir yazmadan yaşayamayacağını düşünenlerden.
Mücadelesi İran toplumuna örnek olmuş, kalıpların da, tabuların da yıkılabileceğini göstermiş. Yazdığı şiirler yaşadığı zamanı yansıtmıyordu evet ama o hayalgücüne tutundu ve onları gelecek günler için yazdı.
Trafik kazasında henüz 32 yaşında hayata gözlerini yumarken, ardında birbirinden güzel şiirler miras bıraktı.
Kaderini yaşadığı toplumun insafına bırakmayan güçlü kadın kalemleri hep takdir etmişimdir. Virginia Woolf 'un dediği gibi "Kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır."
Hayallerinin peşinden giden tüm kadınlara selam olsun :))
ben yüreğini yitirmiş bu zamandan korkuyorum
ben bunca elin boşunalığını düşünmekten
bunca yüzün yabancılaşmasından
korkuyorum
ben geometri dersini
delicesine seven bir öğrenci kadar
yalnızım