Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
ADNAN
ADNAN
@ADNANBLN
Mali Müşavirlik & Consulting
Berlin Teknik Üniversitesi
Berlin
Ankara, 5 Ocak
24 kütüphaneci puanı
1816 okur puanı
Ağustos 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Aşk, ihanet ve tarih..
YÜZBAŞININ KIZI
(Rusça: Капитанская дочка Kapitanskaya dotschka)
En sevdiğim yazarlardan olan Rus ulusal şairi Aleksandr Puşkin'in yazdığı tarihi bir romandır..
Bu şairin son düzyazı eseri 1836'da yayınlanmış. Çevirmen Çağan Er'in ön yazısının mutlaka okunmasını tavsiye ediyorum ve kendisine çevirisi için teşekkürlerimi sunuyorum. Puşkin metin üzerinde üç buçuk yıldan fazla çalışmış biz 5 saatte okuyoruz..!!
Romanın ana fikri oldukça basit:
Puşkin insanların zor koşullarda verdiği ahlaki kararları inceliyor.
Puşkin, iki farklı karakteri
1. dürüst bir kahraman ve
2. korkaklık ve kişisel çıkarları nedeniyle
isyancılara sığınan bir subay
karşılaştırarak, farklı insanların aynı koşullar altında neden farklı ahlaki kararlar verdikleri sorusunu sorar. Neden bazıları onurlarını korurken diğerleri baskıya boyun eğiyor? (Cevabı herkes kendisi versin..)
Kitabın bir diğer teması da aşk. Düzelmez bir romantik olan Puşkin, aşkın insanlarda en iyi nitelikleri ortaya çıkardığını, onları cesur ve kararlı kıldığını gösteriyor. Marja ve Pyotr birbirlerini sevdikleri için yollarına çıkan tüm zorlukların üstesinden gelirler ve kelimenin tam anlamıyla birbirlerinin hayatlarını kurtarırlar.
Ayrıca kitaptaki olaylar 1773-1775 Pugaçev İsyanı'nın arka planında geçtiğinden, aynı zamanda gerçek tarihi olayların muhteşem bir anlatımı ve çok eski zamanlardaki Rusya'daki günlük yaşamın harika bir tasviridir.
Keyifli okumalar...
Tiksinti deselerdi Türkçe ismine daha makbule geçerdi
BULANTI [EKEL = TİSKİNTİ, onun için Türkçe ismi yetersiz kalıyor] romanı varoluşçuluğun önemli bir eseridir. Onun sayesinde Jean-Paul Sartre aniden ünlü olmuş. Roman, kurgusal bir günlük olarak yazılmıştır.
Romanın kahramanı genç tarihçi Roquentin bir anda günlük hayatını işkenceye çeviren belli belirsiz bir Tiksinti/Bulantı duygusuna kapılır. Kendini yalnız hissediyor ve insanlığa ait değil gibi tüm insanlara karşı kayıtsızdır kalıyor.
Roquentin, geçmişteki aşkının onu tiksintiden kurtaracağını ummaktadır ancak bu umut boşunadır. Aldığı notların yardımıyla rahatsızlığının nedenlerini bulmaya çalışır.
Sonunda şunu fark eder: Tiksinme (Bulantı), kişinin kendi varlığının ve onun anlamsızlığının farkına varmasından kaynaklanır. Onu bu tiksinti duygusundan ancak sanat ve müzik kurtarabilir.
Roquentin, bir kitap yazarak işe yaramaz varlığına anlam verebileceğine inanıyor.
Romanda Sartre, burjuvazinin kayıtsızlığını ve iğrençliğini ortaya koyar ve ona romanında Bouville kasabasıyla birlikte çirkin bir anıt diker.
Konusu az gibi görünen kitap, farklı anlatım tekniklerini harmanlıyor. Odak noktası kahramanın bilişsel sürecidir. Sartre, dört yıl sonra teorik olarak kanıtladığı varoluşçu felsefesinin temellerini zaten romana koymuştur...
Hans Fallada'dan unutulmaz bir roman. "Herkes kendisi için ölür"
Berlin 1940
(2. Dünya savaşının en hızlı anları)
Otto ve Anna Quangel'e üzücü haberi getiren bir mektup: Tek oğlunuz savaşta öldü". Quangel'ler tabiiki bu haber ile şaşkına dönüyor. Ama şunu açıkça görüyorlar: Adolf Hitler ve rejimi sadece felaket getirir, işler böyle devam edemez.
Otto Quangel bu nedenle mürekkep ve kağıdı eline alıp ve acil uyarılar olan kartpostallar hazırlıyor. Bu özel kartpostalları Berlin'deki evlere gizlice dağıtıyor. Eşi Anna neredeyse her zaman ona eşlik ediyor ve onu destekliyor. Bu, o sıcak dönemde mutlu sonla bitmeyen cesur bir girişim. Berlinli bu çift, Nazilere karşı umutsuz bir direniş başlatmaya cesaret etti ve maalesef 1943'te idam edildiler...!
“Herkes Yalnız Ölür”ün ana hikayesi gerçek olaylara dayanmaktadır. 1940-1943 yılları arasında Nazi rejimine direnen ve bu yüzden ölüm cezasına çarptırılan Elise ve Otto Hampel'in hayatlarını konu alıyor.
Hans Fallada, onların kaderini şair olan ve daha sonra Kültür Bakanı Johannes R. Becher aracılığıyla eline geçen bir Gestapo ( “GEHEİME STAATPOLİZEİ”DEN KISALTMA - Hitler Almanya´sının gizli siyasal polis örgütü ve onbinlerce cinayetten sorumlu) dosyasından öğrendi. Fallada daha sonra hararetle bu romanı yazdı ve Nazi dönemi Berlin'indeki “normal” insanların hayatlarının bir panoramasını yarattı..
Romanın sonunda bunların resimleri ve orijinal kartpostallar basılmıştır..
Okur Takip Önerileri
Ölmeyen bir eser...
Her şeyiyle kitabı gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Çok uzun değil ve akıcı okumaya sahip. Bir diğer motivasyon ise kitaptan sonra izleyebileceğiniz, John Keating rolünde Robin Williams'ın yer aldığı harika film...
Devam edecem dursun şimdilik burda
Kitap okumanın yasak olduğu bir dünyada yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz?
Ray Bradbury, "Fahrenheit 451" adlı kitabında tam da böyle bir dünyayı anlatıyor.
Özet
Fahrenheit 451'de itfaiyeci Guy Montag, Amerika Birleşik Devletleri'nde kasvetli ve kurgusal bir toplumda yaşıyor. Ancak bir itfaiyeci olarak görevi yangınları söndürmek olan Guy, onun aksine tutuşturmak olduğuna inanıyor. Fahrenheit 451 dünyasında, itfaiyeciler ceza olarak kitap sahibi insanların evlerini ateşe verirler.
Ray Bradbury'nin bilim kurgu romanı Fahrenheit 451 1953'te yayınlandı. Adı, kağıdın tutuşma sıcaklığından bahsediyor. O sırada Bradbury'nin varsayımına göre, 451 Fahrenheit dereceydi. Bu da 232 santigrat dereceye karşılık gelir. Bu dispotik (geleceği anlatan) çalışma, kitap bulundurmanın yasak olduğu ve acımasızca cezalandırıldığı bir dönemi tasvir ediyor. Ana karakter itfaiyeci Guy Montag'dır. Önce devlet adına kitap yakar, sonra kitap aşığı olur. Olaylar, belirsiz bir gelecekte ABD'de geçiyor.
Fahrenheit 451 yorumuna siz başka neler ekleyebilirsiniz?
·
Puan vermedi
İLGİNÇ bir işadamı olan, ‘sosyal demokrat’ olduğunu iddia eden İshak Alaton’a yönelik, adı bizde saklı bir Mülkiyeli okurumuzdan eleştiri mektubu aldık.
TKİ’nin kapatılmasını istemesinden somon yetiştiriciliğine, TESEV’in Soros çizgisine çeken anlatımlarını, çevresine yaptığı iftira örneklerini bir yana bırakıyoruz. Okurumuz, Alaton’un, Struma
Tatar Çölü - Dino Buzzati
Dino Buzzati'nin ilk kez yetmiş yılı aşkın bir süre önce yayınlanan "Tatar Çölü" adlı romanı, dünya edebiyatında Türk okuyucunun henüz keşfetmediği romanlardan biri galiba.. bende okuyup izlenimlerimi sizler ile paylaşmak istiyorum,,,
Bu roman özellikle erkek, orta yaşlı insanlar için tehlikeli bir ROMAN :-) Çünkü hayatın en küçük, tatlı tatlı krizlerini bile öyle anlatıyor ki, bizi uykumuzdan acımasızca koparıyor. Bir akrep ısırığı gibi oluyor okuması, yada bıçak saplanır gibi bir ağrı, ani bir şok, sonra giderek artan felç belirtileri başliyor... Veee kalp eskisinden daha hızlı atıyor.. (devam edeceğim)
Beyazlı Kadın - Wilkie Collins
Dikkat uzun soluklu Klasik Roman
Wilkie Collins, gizemli gerilim ROMAN türünün kurucusu olarak kabul edilir ve nedenini bilmek istiyorsanız, bu klasik romanı okumalısınız.
Beyazlı Kadın, 1859'da Charles Dickens'ın editörlüğünü yaptığı bir dergide seri halinde yayınlandı. Romanda bu fark edilir çünkü son derece heyecan vericidir. Şaşırtıcı kıvrımlar, karanlık önseziler ve tehditkar karakterler var.
Zengin bir varis, "beyazlı" gizemli bir yabancı, yaramaz bir koca ve onun gizemli erkek arkadaşı, abartılı bir amca ve hikayenin esas olarak, ancak yalnızca değil, bakış açısından anlatıldığı aşk dolu bir resim öğretmeni hakkındadır.
Ayrıca büyük bir karanlık sır da gölgesini düşürmektedir. Şaşırtıcı kıvrımlar, gizemli olaylar ve heyecan verici anlar var. Elbette her şey, günümüzün gerilim filmlerinden alışık olduğunuzdan daha yavaş bir hızda gelişiyor.
Romanın birçok sayfası var ve çoğu betimlemelerle dolu. Ancak bunlar sıkıcı değil, okuyucuyu 19. yüzyıla geri götüren çok özel bir atmosfer yaratıyor. Bu, arkaik görünen ve harika sözcükleri hatırlatan dil için de geçerlidir. Bu arada, bugün dilimizin birçok yönden ne kadar düz olduğu ortaya çıkıyor.
Bu eser, bahsedildiği gibi büyük ölçüde dilden dolayı başka bir zamana taşınmak isteyen okuyucular için tavsiye edilir. Açıklamalar ve açıklamalar içeren birçok sayfa da kafanızı karıştırmamalıdır. Roman tek kelimeyle harika ve yeni bir türün başlangıcını işaret etmesi tesadüf değil.
Keyifli okumalar..
·
Puan vermedi
Korkuların en korkunçu !!!!!
Bu savaşın havası gitti. Yıllardır Agamemnon, Menelaus, Aşil, Ajax ve diğer tüm kibirli Yunan kahramanları Truva'nın önünde kamp kurmuşlardır, ancak iyi tahkim edilmiş şehrin kalın duvarları, tüm yoğun silah gücüne rağmen yıkılmak istemez. Yıpranmış ordu artık tam olarak neden savaşa gittiğini bilmiyor: Truva
Bütün bir nesil onun aşk şiirlerini alıntıladı.
Günümüzde hangi ALMANCA aşk şiirleri Erich Fried'inkilerden daha etkili ve ünlü? Almanca konuşulan ülkelerde ki hemen hemen her düğünde ondan alıntı yapılır. Ancak sonuç olarak önemlerini kaybetmezler ve kesinlikle yazarın herhangi bir kitsch suçlamasından kaçındıkları bu okumasında da olmaz.
Öldüğünde yirmi ciltten fazla şiir yayımlamıştı. Dolaşım yüz binlerce kişiye ulaştı. 1945'ten sonra Almanca konuşan çok az şair bu kadar başarılıydı ve adanmış solcu Erich Fried kadar daha azı saldırıya uğradı ve daha şiddetli bir şekilde aşağılandı. Ama belki de hiç kimse yüzleşmeyi onun kadar aramadı. Zaman zaman protesto hareketlerinin bir tür gezici vaiziydi; bütün bir nesil onun aşk şiirlerini alıntılayabilir. Her okuma bir mitinge, her miting bir okumaya dönüşebilir. Şiirlerinden bazıları okul ders kitaplarına dahil edildi ve öfkeli itirazlar ve siyasi talimatlar üzerine tekrar kaldırıldı.
Kabartmalı altın harflerle ve süslemeli zarif kırmızı keten kapağı sayesinde, bu sesli kitap baskısı da o kadar asil bir şekle sahiptir ki, ideal bir hediyedir [şiirsever, kültürsever ve aşıklar için :-)]
·
Puan vermedi
İşinde ve sevgilileriyle başarılı bir romancı, tatilden döndüğünde adı, göndereni veya imzası olmayan bir MEKTUP bulur.
İçinde, sözde eski bir komşusu içini döküyor, onu suçluyor, onu kalpsiz bir canavar olmakla suçluyor. Burada da Stefan Zweig beni ne dilden, ne de bir sele dönüşen oldukça sıradan hikayeleri ile beni benden ALDI :-)
Daha sonra hikayeyi birkaç saat içinde okudum ve sayfadan sayfaya giderek daha fazla ilgimi çekti. Kısacası: dilsel olarak çok iyi, heyecan verici ve psikolojik olarak son derece ilginç bir roman.. OKUMAYA DEGER !
NOT: 1881'de Viyana'da doğan romancı, şair, biyografi yazarı, çevirmen, gazeteci ve seyahat tutkunu Stefan Zweig, yaşamı boyunca zaten başarılı bir EN ÇOK SATAN KITAPLAR YAZARIDIR !!
Sahip Olmak ya da Olmak/Haben oder Sein
Bu sabah tesadüfen tekrar Erich Fromm :-) ile karşılaştım ve elimdeki son eserini tekrar okumaya karar verdim:
Sahip Olmak ya da Olmak/Haben oder Sein
Bu harika çalışma, ""Soğuk Savaş ve Atom Bombasının"" tehlikelerinin arka planına karşı, GLASNOST ve PERESTROYAKA'dan 10 yıl önce Fromm'un hümanist ruhuyla
