Muzaffer Uyguner, 1923'te Kandıra'da doğdu. A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (1945) ve A. Ü. Hukuk Fakültesi'ni (1955) bitirdi. Çeşitli kurumlarda resmi görevlerde bulundu. Sanat hayatına 1943'te şiirle başladı; İnkılapçı Gençlik, Yaratış, Kaynak, Hisar vb. dergilerde şiirleri çıktı. Bir şiir kitabı çıkardı (1963), sonra eleştiri, inceleme yazıları ve çağdaş dünya şiirinden çeviriler yaptı. Varlık dergisinin açtığı yarışmada, bir eleştirisi ikincilik kazanan Uyguner'in, pek çok derlemesi vardır.
Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya. İnsanların hepsinin mutlu olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz edenlerin, diger kimseleri istismar edenterin bol bol bulunmadığı... Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı demek ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya... Sevilmeye layık küçük kızların orospu olmadığı, geceleri ağaların minicik kızların yirmi beş liraya pazarlıkla otellere götüremediği, her genç kızın namuslu bir delikanlı ile konuşabildiği, para için namus, ar, haya, hayat, gece, gündüz satılamadığı bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildigi eglenebildigi bir dünya ... İçinde iyi şeyler söylemeye selahiyetler kıvranan adamın, korkmadan yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildigi bir dünya... "
" Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek. “
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmiyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden
Sayfa 101 - Bilgi Yayınları Birinci Basım Ekim 1992Kitabı okudu
“ ‘Biz yaşlandık Muzo’ dedi Bahar, ‘Erdem’e sarı bir defter verip aşklarını yazmasını bekleyeceğiz bundan sonra’ ‘Bu beklemek mi, yoksa bitişi hiçbir şey yapmadan izlemek mi ?’ dedim.‘İzlemek’ dedi Bahar. ‘Bu yaşa kadar her mevsimde yaprakların yeşerdiğini, çiçeklerin açtığını gördük ve dallara konan kumruların mırıltılarını Vivaldi’nin konçertolarına benzettik. Bundan böyle anılara sığınacağız bize yeniden yaşama gücü versin diye. Erdem ömrünce hiç durma, Şile kıyılarını yontan denizi kese kağıdına koyup sevdiklerine taşı’‘Severek, çok çok severek hayatımızı berbatlaştıran her şeyden öcümüzü al’ dedi Bahar.”
Cahit Külebi Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun kanatlarımız
Dokunarak uçalım.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.
Cahit Külebi