Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Başka lafın var mı?
Yok, benden bu kadar. Gerisini bizi idare edenler düşünsün.
Düşünsün, tamam, ama şunu unutma; memlekette ne fikir var ne fikir adamı.
Mutluluğa gelince, hep fazlasıyla kısa ancak yoğun ve yumuşaktır; insan gözlerini kapatıp, sesini içerde tutup alabildiğine yoğunlaşarak onun zevkine varmalı...
Neden söylemiyorlar, neden içlerinden biri çıkıp söylemeyecek, neden hepsi saklıyor: Aşk çığlıktır, sürüp giden ve kendini besleyen acıdır; mutluluksa hayal meyal gösterir kendini. Kan bir kere aktı mı nesneler soluklaşır, her yere sessizlik çöker.
Eninde sonunda her şey uykuya dalıyor: Takılar altında ezilen kadın bedenleri, geçmişin bütün ağırlığını yüklenen kentler ve çoktan unutulmuş tanıkların kaydettikleri.