ligarba

Amerika ve İngiltere’deki mürteci mahfiller ise, bu komediyi desteklemeyi, Yakın ve Orta Şarktaki hakimiyet emellerine uygun buluyorlar ve kendilerine “kayıtsız şartsız” itaat edecek bir zümrenin Türkiye’de iktidarı muhafaza etmesini istiyorlardı. Bunun için, bizim gazete ve radyoların yalanlarını onlar da kendi milletlerine ulaştırdılar, ana karakteri “halk düşmanı” olan bir iktidarı, demokrasi diye desteklemekten çekinmediler. Bizimkiler de onların gözünü daha iyi boyamak için himmette kusur etmediler.
Reklam
Fakat iktidardakilerin bütün mukadderatlarını bağladıkları bu yabancı memleketlerin halk efkârı bizdeki gibi boğulmuş ve yıldırılmış olmadığından, kendimizi onlara şirin göstermek lazımdı. Derhal bir demokrasi komedyası başladı. Her şey eski tas, eski hamam olduğu ve halk kütleleri siyasî ve iktisadî hak ve hürriyetlerden tamamen mahrum edildiği halde, “çok partili demokrasi” diye bir teranedir tutturdular. Söylediklerine ne kendileri, ne halk kütleleri, ne de hatta dalkavukluk ettikleri devletler inanıyorlardı. Fakat akıllarınca zevahir kurtarılmış oluyordu.
Emperyalizme karşı yapılan kanlı bir halk savaşının doğurduğu Türkiye Cumhuriyeti, böylece, girmediği bir harbin sonunda, mürteci ve soyguncu kuvvetlerin yanında yer aldı. Dünyanın neresinde bir millî kurtuluş savaşı varsa ona düşman, dünyanın neresinde mürteci bir general, parazit bir kral, halk düşmanı bir yabancı müdahalesi varsa ona dost kesildi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Halbuki herhangi bir kuvvete dayanmayan iktidarın tutunmasına da imkân yoktu. İşte o zaman, baştakiler yüzlerindeki halkçı maskeyi tamamen fırlatıp attılar, millete karşı adeta kin denilebilecek bir kırgınlık ve istihfafla, zorba valileri ve eli sopalı candarmaları harekete geçirdiler. Ve asla dayanamayacakları milleti böylece zorla baskı altında tutarken, kendileri de, yabancı bir devlete dayanarak iskemlelerinde kalmak yolunu tuttular.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki emperyalizm düşmanı ve halkçı mahiyetini kaybetmiş olan iktidar, milletle kendisi arasındaki uçurumu görünce müthiş bir korkuya kapıldı. Yirmi beş senenin hesabını veremeyeceğini ve böyle bir hesap sormanın, sadece koltukları, apartımanları, bankadaki paraları değil, tatlı canları bile tehlikeye düşürebileceğini pekâlâ hissediyordu. Ne bahasına olursa olsun iktidarı bırakmamak bir ölüm dirim meselesiydi.
Reklam
Reklam
72,2bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.