Sabahattin Ali, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir. Önce şiirleriyle ortaya çıkar, sonra ise hikâye ve romanlarıyla tanınır. Eserlerinin listesi ilk yayımlanış tarihleriyle önsözün sonunda verilmiştir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında verdiği bu eserlerle edebiyat tarihimizde kendine saygın bir yer edinen Sabahattin Ali, en çok hikâyeleri ile sevilmiştir. Hikâyeciliğimizde “toplumcu gerçekçi” tarzda yazdığı öyküleri ile bir mihenk taşı sayılır. Gördüklerini gayet sade bir dille, kısa ve açık ifadelerle anlatarak çarpıcı olmayı başarabilen bir hikâyecidir. Hikâyelerinde karakterlerinin kişisel yaşantılarını, onları oluşturan toplumsal koşullar içinde verir. Bireysel ile toplumsalı son derece başarılı bir biçimde birbirinin içinden geçirerek damıtır ve etkileyici bir şekilde hikâye eder.
Sabahattin Ali, hikâyelerinin çoğunda dünyayı ikiye ayırır: ezenler ve ezilenler. Bu karşıtlık eserlerinde, zenginler-fakirler, aydınlar-halk, saldırgan erkekler-düşmüş kadınlar, jandarmalar-köylüler, doktorlar-hastalar gibi kılıklara bürünür. Her zaman ezilenlerden yana olan Sabahattin Ali, birçok hikâyesini keskin ve sarsıcı bir biçimde bitirir.
Sabahattin Ali, edebiyatçılığının yanı sıra politik görüşleriyle de dikkat çekmiş bir yazardır. Siyaset ile edebiyatın birbirinden pek ayrılmadığı 1930’ların ve 1940’ların Türkiye’sinde solcu bir yazar olarak tanınmış, bu çizgide eserler vermiş ve bu eğiliminden dolayı devamlı mücadele içinde yaşamıştır. 1948’de, genç yaşında, esrarengiz bir biçimde öldürülmesiyle Türkiye’de edebiyat-siyaset ilişkisinin sorgulandığı bir kişi haline gelmiştir.