Biçimi ve anlamı olmayan hayatla savaştığın gibi rüyalarınla da savaşıyor, olması gerektiğine inandığın bir motif, seni ne yöne götüreceğini bilmediğin bir kitabı okumaya başladığında beklediğine benzer bir akış bekliyorsun.
Aslında okumaya başladığımda roman bana şaşkınlık yaşatırsa dert etmem, ama ilk izlenim olarak sis bulutuyla karşı karşıya kalırsam dağılırken benim okuma keyfimin de yitip gideceğinden korkarım.
“Zamanın akışının tersine yüzmek istiyorum derken söylemek istediğim buydu: Bazı olayların sonuçlarını silmek ve en başa dönmek. Ama hayatımın her anı yeni olaylar birikimiyle yüklü ve bu yeni olayların her biri kendi sonuçlarını beraberinde getiriyor; öyle ki ben yola çıktığım sıfır noktasına dönmek istedikçe ondan daha çok uzaklaşıyorum.”
Özellikle bu kitaptan, özel bir şey beklediğinden değil. Sen, ilke olarak artık hiçbir şeyden hiçbir anlam çıkarmayan birisin. Senden daha genç ya da çok daha genç olan ve kitaplardan, insanlardan, yolculuklardan, olaylardan, yarının bilinmezliğinden olağanüstü deneyimler bekleyerek yaşayan pek çok kişi var. Sen öyle değilsin. Sen, insanın içine gireceği en iyi beklentinin, en kötüden sakınmak olduğunu biliyorsun. Genel, hatta bütün dünyaya ilişkin vardığın sonuç budur. Ya söz konusu kitaplar olunca? İşte, bütün alanlarda beklentisizliği seçtiğin halde, kitap gibi çerçevesi iyice belirlenmiş bir konuda bu gençlik hazzına hâlâ ayrıcalık tanıyabileceğini düşünüyorsun; evet bu alanda şansın yaver gitmeyebilir, ama yaşayabileceğin hayal kırıklığı çok da büyük olmayacaktır.