Hz. Ömer (r.a), halifeliği sırasında Şam'a gitmişti. Kendisini karşılayanlar arasında valiyi göremeyince etrafına toplanan şehrin ileri gelenlerinden, "Kardeşim Ebû Ubeyde nerede?" diye sorduğunda, "Şimdi gelir." dedi. ler. Az sonra da Ebû Ubeyde geldi.
Hz. Ömer (r.a), valisinin yaşantısını görmek istiyordu. "Haydi kardeşim, sizin eve gidelim" dedi. Birlikte eve gel. diler. İçeriye giren müminlerin emîri, evin içinde kılıcı, zırhı ve birkaç parça da ev eşyasından başka bir şey göremedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a), "Senin bunlardan başka bir şeyin yok mu?" diye sorunca, Ebu Ubeyde (r.a), "Bunlar benim ihtiyacım için kâfidir." diye cevap verdi. Hz. Ömer (r.a), "Misafirine bir şey ikram etmeyecek misin?" diye sorunca, Ebu Ubeyde kalkıp eski bir küp getirdi. İçinden kurumuş ekmek parçaları çıkarınca gözleri yaşla dolan Hz. Ömer (r.a), "Ey Ebû Ubeyde! Vallahi sen hariç dünya hepimizi değiştirdi" diyerek ağlamaya başladı.
Allah onlardan razı olsun! Hiçbir şey onları değiştiremedi. Onlar yokluk içindeyken de takvalı yaşadılar. Varlık içindeyken de takvalı yaşadılar.
Gıybet üç çeşittir:
1. Gıybet ettikten sonra, "Ben gıybet etmiyorum ki, onda bulunan şeyleri söylüyorum" demendir. Böyle söylemek küfürdür. Ebu'l-Leys es- Semerkandî de [rahimehullâh] "Tenbîhü'l-Gâfilîn" adlı eserinde bunu zikretmiştir. Çünkü bu, kesin haram olan bir şeyi helal görmektir.
2. Gıybet etmen ve bunun
"Allâhü Te‘âlâ’nın {يا ايها الذين امنوا} "Ey îman edenler!" buyurduğunu duyduğunda hemen kulak kesil, zira peşinden ya bir emir, ya da bir yasak zikredilecektir."
İmam-ı Hasen (Radiyallahu Anh)