Yasını tutamayan rahvan atların yosun
düşen alaca yollarında belki denizi hatırlarız.
Tanıdık yüzler arayan göçmen
kuşların aksayan gurbetine sızar.
Seherde topal çobanların fesleğen
kokulu türkülerini alırız içeri.
Hele bir dön de sesinde kendi masalını
yaratan çocuklar büyütürüz içimizde.
En sahici renklerde halis mutlulukların
tepesine ekmek kırar, dilimin dönmediği
gani gani anlamlar bağışlarım düşlerine.
Hele bir dön de hem dönsen ne güzel olur.
Sen en iyisi mi bana kocaman yalanlar söyle belki yeniden sevip tavaf ederim gözlerini belki de utanır sen gelirsin, kim bilir, belki de karşılaşırız bir romanın altı çizili cümlesinde....
Tanrı Tanır Beni Günahlarımdan
Sonbaharlar eskiyordu yatıya kalan
bir balıkçı teknesine gece inerken
Bense rahminde bir karanlığı bir yer yatağında
yakasında kokunla saçlarına örüyorum.
Seni ayracı kurutulmuş güller olan kitapların kokusunda seveceğim.
Hep bir günah gibi teni soğuk bir kadının mutsuzluğunda.
Zira sen!
Bir kadına dokunmaktan çok daha güzeldin.
Bu yüzden elim eline değmedi.
Ve hiç sevişmedik biz...