Erzurum'da, Terminal Caddesi vardır. Uzun bir cadde, ömür gibi. Yürürken o caddeyi, eğer yeni öğrendiğiniz bir şiiri içinizden okuyarak kaldırımlarda yok oluyorsanız, işte o uzun cadde kısa kalır, ömür gibi. Şimdi neden bunu anlattım değil mi? İlk kez Nurullah Genç dinlemiş, onun heyecanını yaşıyordum. O bahsettiğim cadde boyunca, ilk kez duyup hayranı olduğum bir şiiri okuyordum. "Söyle Bana Hindiba" diyordum. Yolları adımlarımla kısaltırken, o caddeyi, bir şiirin mısralarıyla içime çekiyordum.
Zaman beni o caddeden ayırdı. Ne zaman geçse adı, şiirime koşarım. Şiirim dedim, evet, ben yazmadım. Ama ben bir şiir oldum baştan aşağı. Her gün dinledim, alışkanlığım, tiryakiliğim oldu.
Bir gün, yaşadığım şehre Nurullah Genç geliyor diye bir haber gördüm. Tamam dedim, vakit tanışma vaktidir. Kitaplığıma baktım, en sevdiğim şiire dair büyük yokluklar esiyordu raflarda. Gidip aldım, bir de Nurullah Genç hocaya imzalattım. Koydum kitaplığın baş köşesine. Okudukça her bir şiiri, gördüm hepsinde yatan büyük manaları. Her şiirde vurucu mısralar, bazen göz dolduran, bazen düşündüren mısralar. "Söyle bana Hindiba" ile başladı kitap ama her şiir farklı şeyler söyledi, güzel şeyler söyledi. Anladım ki büyüklük Hindiba'da değil, yazarın kaleminde idi. İyi ki o gün, o caddede yürürken, o şiiri düşünerek atmışım her adımımı. İyi ki tanışmışız Hindiba ile.
Öyle çok şiir seven biri değilken, şimdi gözlerim şiir arıyor, canım şiir çekiyor. Dedim ya, tiryakilik oldu. Şiir seven herkese de tavsiye ederim.
Söyle Bana Hindiba, ne oldu bana?