Kimlerden kimlerden dinlemiş, okumuşumdur Leyla ile Mecnun hikayesini ama böylesini ilk okuyuşum. Şiir dizeleri arasında masalsı bir yolculuk.. Destansı aşkın öyküsü, Kays in Mecnuna dönüşümü, Leyla nın yüreğindeki o eksik parçadan korkması ama yine de onu arayışı. Ve en nihayetinde ikisininde sonsuzluğa kavuşuşu ve sonsuzlukta birbiriyle var oluşu.
Sezai Karakoç, kalemini öyle bir konuşturmuş ki içinde kayboluyorsunuz okurken. Bir-çok yerde başa sarıp yeniden okuyorsunuz, o imgelerin, dizelerin arasında yok oluyorsunuz adeta. Ve tabii ki ona da kolay olmamış bu aşkı yazıya dökmek. Bir yerinde aktarıyor bize "Şairin Kuşkusu'nu" samimiyetiyle:
"Niçin kendini bu sarp yola vurdun
Daha iyisinimi yazacaksın içlilikte Fuzuli'den
Daha ileri mi gideceksin hayalde Nizami'den
Daha derine mi ineceksin Cami'den
Çağın geçerakca konuları dururken
Bu ateşten işe giriştin, neden?
Diye bir kuşku yedi bu kitabın şairini
Yaşadı adeta Leyla Mecnun hikayesini..."
Gel-gelelim en nihayetinde yeniden geliyor o aşk yüreğine ve tamamlıyor bu destansı aşkı kaleminde.
Çok şey söylenir dostlar bu kitap üzerine çok şey konuşulur. Amma lakin ne gerek var değil mi! Bazı şeyleri susurak sadece okuyarak yürekte yaşamalı.
Beni yine, özellikle birkaç dizesiyle yüreğimden vuran bu harika kitabı bırakıyorum sizlere. Okuyacak olanlara tavsiyem geç kalmayın başlayın. Iyi okumalar dostlar, kitapla ve umutla kalın..