Bir gerilim kitabında görüp okuyabileceğim en (çok affedersiniz) salak karakterle karşı karşıya kaldım ey okurr.
Korku filmlerinde izler sinir olurdum! Hani oyuncu evinin ışıklarını yakmayı akıl edemez de karanlık evde 'orada biri mi varm?' diye seslenir bizi deli ederdi ya hani. İşte bu kitaptaki kadın karakterde aynı bu şekilde deli etti beni. Off ilk 300 sayfa saçımı başımı yoldurdu bana.
Christine, insanların kendisini deli, dengesiz, psikolojisi kaymış biri olarak görmesi için elinden ne geliyorsa yapıyor. Bende etrafında olsam, polis olsam ana babası olsam ne saçmalıyor bu kadın der kapıdan kovardım.
Söylesenize, birinin hayatınıza müdehale ettiğini, pc'si den olur olmadık kişilere e-posta attıldığını görsen ne yapardın? Ben diyeyim önce insanlara aklı başında cevaplar verir sonrada soluğu hemen poliste alırdım. Bu kadar basit! Lakin Christine o kadar marazlı davranıyor ki okuyan ben bile aksini düşünemedim. Bu kız kafayı yemiş!!!!
Peki ya canım Başkomiserim Martin Servaz'ımı depresyona sokan yazara bir kaç lafım var ama kibarlığımı korumak istiyorum.
Kitap için düşünülen kurgu çok iyi ama o kadar mantık hatası var ki. Ne Servaz'a üzülebiliyor ne de Christine'nin girdiği karmaşaya odaklanabiliyoruz. Empati yapıyorum öyle bir durumda olsam öyle mi davranırdım diye düşünüyorum ama hayır! Neden öyle saçmalayayim ki
İlk 300sayfayı aşabilirseniz kitap bi tık güzelleşiyor. Ama yine de bilemedim, yazarı ve kitaplarini seviyorum ama bunu önerebileceklerim arasına alabilir miyim kararsızım.
Siz yinede bir ve ikinci kitaba şans verin, mutlaka OKUYUN ve OKUTUN
KitapRüyasından Sevgilerle