“Hiçbir zaman adil yargılanamayacağımın çok iyi farkındaydım. Sonuç olarak, başkalarına yardım için başvurmanın bir faydası yoktu.Yapabileceğim tek şey, diye düşündüm, susmak, tahammül etmek ve soytarılığıma devam etmek.”
Başkahramanın bu sözleri onun insanlığını yitirme sürecinde en önemli savunma mekanizmasıydı.Çünkü insanları asla anlayamıyordu.Aslında belki de insanları anlamaya çalışmak onun hassas kişiliğinin bir parçasıydı.Bu kişiliğinin oluşmasına etken olan şey de ne yazık ki ailesi olmuş en başta.Onu hiçbir zaman anlamaya çalışmayan,sürekli azarlayan bir ailede ilk yitirdiği şey,özgüveni olmuş.
“Biri beni eleştirse, ilk düşüncem karşımdakinin tamamen ve bütünüyle haklı olması gerektiğiydi, çok büyük bir hata yapmış olmalıydım, her şey bu kadar basitti işte.”
İşte bu sözler yaşı ilerlese,evlilik yapsa dahi onun pasif bir karakter geliştirmesine yol açmış.Bu yüzden tek dayanağı ona ekonomik destek olan babasıymış.Ve babasına karşı geliştirdiği bağlanma dahi güvensiz ve kaygılı bağlanmaymış.Ve sonra babasını kaybettiğinde kendini çok daha yalnız ve savunmasız hissetmiş.Kötü alışkanlıklar edinmiş ve ilişkilerini de aynı sorunları yaşayan insanlardan seçmiş.Bu kitabı da bir nevi hayatla sorunu olan bir insanın bir çeşit veda yazısı olmuştur.O baştan kaybettiğini düşünen,bu yüzden asla mücadeleye dahi yanaşmayan bir ruhla yaşamıştır.Geriye ise ondan kalan satırlarla belki de ilk kez insanlar tarafından biz okuyucularla anlaşılmanın bir yolunu bu şekilde bulmuştur.