‘Bugün olduğum kadına dönüşmem safi ihtiyaçtan ileri geldi. O şiddet dolu çocukluğumda, yakınında ne varsa fırlatan, kemerini çıkarıp döven, öfkeden deliye dönüp etrafında ne varsa, karısıymış, çocuğuymuş, eşyasıymış, köpeğiymiş, her şeye saldıran bir babayla büyümek. O vahşi hayvan hayaletim, kabusum benim: Erkek olmayı istemek fazla korkunçtu. Ben bu dünyada erkek olamazdım.’
.
Sarmiento Parkı ve rengarenk bedenler.
Kan rengi dudaklar, parlak mor gözler, şuh kahkahalar ve ardı düşünülmeyen geceler.
Olabildiğine sert bir metin Kötü Kızlar. Camila Sosa Villada şiddeti, umudu, travmaları en çok da pencere kenarına çıkıp kuş olmayı hayal edenleri anlatıyor.
Kanatlarına inci boncuklar takıp, hiç var olmayan huzurlarına kavuşmayı.
Transları, travestileri, bedenleri ile derdi olanları değil de dertleri bedenleriymiş gibi gösterilenleri..
Ne bir övgü ne bir lanet Kötü Kızlar.
Karanlık bir hafızanın iz düşümü.
Gördüklerimizin ötesini de düşünmemizi sağlıyor bir yerde.
Yaralardan geçenleri, başımızı çevirip taşladıklarımızın hangi yollardan geldiklerini düşünmemizi istiyor sanki. Ayıbı-günahı sevabı- yanlışı doğrusu- eğrisiyle. Bazı parklarda ölüm oyunları oynanıyor..
.
En çok Encarna Teyze’yi anımsayacağım orası kesin~
.
Banu Karakaş çevirisi, Hamdi Akçay kapak tasarımıyla ~