Goethe bu romanı 1774 yılında sadece iki haftada yazmış. Evet, yanlış okumadınız. Sadece iki haftada böylesine güzel ve günümüzde hâlâ değerinden hiçbir şey kaybetmeyen, gün geçtikçe değerlenen bir eser bırakmış bizlere. Werther, Lotte adında bir kadına aşıktır ancak Lotte nişanlıdır. Werther öylesine derin duygular içerisindedir ki bunun Lotte de farkındadır. Genç karakterimiz her ne kadar Lotte'den uzak durmaya çalışsa da sürekli sudan sebeplerle Lotte'nin evinin çevresinde ve Lotte ile görüşür. Aşk böyle değil midir zaten? Siz ne kadar uzak durmaya çalışsanız da sizi öyle bir esir eder ki kendine, en boş sebepler bile size dünya meselesi gibi gelir ve gider dikilirsiniz aşık olduğunuz kişinin karşısına. Zavallı Werther de kaçamadı aşkın esiri olmaktan. Lotte'yi görmek, onunla iki çift kelam etmek ne kadar haz verse de uzun vadede ona nasıl acı verdiğini, nasıl çıkmaza sürüklediğini fark edemez. Kitabı okurken hem kederleniyorsunuz hem kendinizi Werther yerine koyuyor kah sinirlenip kah kahroluyorsunuz. Kitap genel anlamda Werther'in mektuplarından oluşuyor. Gencin aşkını, duygularını birinci kişinin ağzından duymak gerçekten güzel bir ayrıntı. Benim kitapta eksik bulduğum -ne haddime!- Lotte'nin duygularına pek yer verilmemesi oldu. Özellikle kitabın sonunda Lotte'nin ne düşündüğünü o kadar merak ettimki! Herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. İnce ve akıcı bir kitap, bir anda okuyup bitirilecek ama etkisinden uzun süre çıkamayacaklarınızdan.

Genç Werther’in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Can Yayınları · 2020121,2bin okunma

·

10 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Gail¿