Herkes bir yerlere gidiyor bu durmadan. Herkes hareket halinde. Kimse olduğu yerde kalmıyor. Öldüğü yerde bile huzur yok insana. Elli yıldır sefer halindeyim güya, bir adım bile gitmedim kendimden uzağa.
(…) herkesin sandığının aksine ölülere ağlamam ben.
Kaderlerine, son sözlerine, herkesin onları son gördüğü anlara değil, onları ölüme götüren ellerine ağlarım. Hayattayken sırtlarını dayadıkları ağaca ağlarım. Uzanıp avuçlarıyla su aldıkları çeşmeye ağlarım. Dünyadan aldıkları son nefese ağlarım. Giydikleri son elbiseye, yürüdükleri son yola, başlarını koydukları son yastığa, yüzlerini kuruladıkları son havluya, kokularını bıraktıkları odalara, kederle oturdukları taburelere, sıkıntıyla parmaklarını gezdirdikleri masalara, ellerinin dokunduğu son nesneye ağlarım. Terekelerinde kalan üç-beş parça eşyaya, dünyada bıraktıkları harflere ağlarım.
Gözyaşlarım bütün bunları bahane edip akarken ben ölülere değil hikayelerine ağlarım.