İçtihat ve Telakki Azası

İçtihat ve Telakki Azası
@HerDevrinMenkubu
Vixi Liber Et Moriar (Hür yaşadım ve hür öleceğim) Önce lütfen aşağıdaki bağlantıyı okuyunuz: #64566214
Sabitlenmiş gönderi
Zırh gibi gördüğüm kardeşlerim vardı. Heyhat! Düşmanlarım oldular. Onları keskin ok zannederdim. Öyleydiler de; ama o oklar, benim kalbimi deldiler... Şamil'in adı bilinmeyen bir Arap şairinden alıntısı.
Reklam
Devlet Bahçeli'yi ne zamandır tanırsınız? Yani geçmiş dönemde Devlet Bahçeli'yi gördünüz mü Türkeş'in yanında. 70'lerden bahsediyorum. Ben Printemps Genel Müdürüyken bir akşam otel kısmı bir parti verdi. Holiday-Inn... Bahçeli de geldi. Pısırık pısırık oturdu ve gitti. Ama Tuğrul Türkeş ile çok samimiydik. Oğlumun da çok iyi arkadaşıydı. Tuğrul... “Mini mini Tuğrul..." Eniştem Türkeş'e mektup yazarken öyle bitirirdi. "Mini mini Tuğrul'u öperim," derdi. Ben de onu "mini mini Tuğrul” diye kızdırırdım. Edindiğim bilgilere göre Tuğrul çok kızıyordu Bahçeli'ye. Yani nefret derecesinde kızıyordu. Ama hissî olabilir onunki. Çünkü ikinci plandaydı babasının ölümünden sonra falan. Ama... Türkeş'in mesela benimle dertleşmesi olurdu, oğluyla ilgili olarak: “Yahu, Ünal Beyciğim, ne yapacağız bu çocukla, bilmiyorum. Hangi göreve verdiysek batırdı, yapamadı." “Efendim, siz üzülmeyin, şimdi otelde biz onu idare ederiz,” falan filan. Adam çok memnundu, yani... Otelde genel müdür yardımcısı olarak göreve başlattık biz onu. Tuğrul Türkeş'i mi? Tuğrul Türkeş'i, evet. Yani... Hakikaten de idare ediyorduk. Gelmiyordu... Günlerce... Muammer Ekonom, otelin genel müdürü, idare ediyordu.
Türkeş ve Feyzioğlu ile görüşme sıklığınız neydi? Türkeş ile daha sık görüşüyorduk. Feyzioğlu hocam olmasına rağmen çalışma imkânımız Feyzioğlu ile fazla yoktu . Bir de Feyzioğlu'nun çalışma şekli ile Türkeş'inki değişik. Türkeş bir telefon ediyordu, gidiyordum. Yahut "Ben şuradayım" diyordu. Ama Feyzioğlu'yla... Türkeş'in mesela maddi imkânları yoktu... Elimizden gelen yardımları yaptık. Sonradan ne oldu, bilmiyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Zibidi" kelimesini ilk kez Türkeş'in ağzından duymuşumdur. Ecevit için söylerdi.
4 gün önce vefat eden Özer Çiller.
1995'te Başbakan Çiller, benimle Devlet Bakanı Şerif Ercan'ın istifasını önlemem için görüşmek istemişti. Hükümet düşecek. Demişler ki, “Onun en yakını Ünal Yaltırık'tır." Özel Kalem'den aradılar: "Başbakan sizinle görüşmek istiyor. Acele yarın gelebilir misiniz?” Atladım uçağa. Ben başbakanla görüşeceğim diye beklerken baktım, kocası! Özer Çiller ile görüştüm. Gayet samimi, saygılı davrandı bana. Sonra bir yarım saat de kendisiyle görüşebildik. İşte, “Şerif Bey'i kaybetmeyelim, yeniden kazanalım..." Nerede olduğunu bir tek ben ve Cindoruk biliyoruz. Bolu'daki otelde saklanıyor Şerif Ercan. Telefon açıp vaziyeti ona bildirdim. "Aman," dedi, "belli etme." Ben de belli etmedim. “Yarın evine gidelim mi, eşi evdedir, onunla görüşürsünüz,” dedim. İki tarafı idare ediyorum. Öyle bir durumdayım. Sonra TOBB Başkanı Yalım Erez geldi. Şerif Ercan, Yalım Erez'in geldiğini duyunca gizlice Ankara'ya döndü. Gece Yalım Erez ile görüşünce ikna oldu ve istifadan vazgeçti. Ertesi gün İstanbul'a döneceğim, Esenboğa yolunda araç içi telefondan Türkeş aradı. Ankara'da olduğumu öğrenmiş, neden ona uğramadığımı soruyor. Demirel'e yakınlığımı iyi biliyordu. "Döneyim mi efendim," dedim. "Şart değil, biletimi iptal edebilirim." "Yok," dedi, "oradan gelme şimdi. Ama valizini hazırla. Artık bir arada olma zamanımız geldi, seninle bir uzun uzun konuşalım." Seçimler yaklaşıyordu çünkü. Ama ben bu meselenin peşinden koşmadım.
Reklam
Reklam
53,1bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.