Ebru

Aurelius, başımıza gelenlerin doğal oluşu üzerinde durmak­ la kalmaz ve suçu bu kez suçludan, suça maruz olana kaydır­ maya başlayarak şunları söyler: "Cahil birinin cahillik et m esin­ de şaşılacak ne var? O cahil insandan, seni üzen yanlış davranışı beklemediğin için suç sendedir. Çünkü onun bu kötülüğü işle ye­ bileceğini anlaman için yeterince araçla donatmıştır seni aklın ve gözlemlerin. Ama bunu unutmuşsundur , bunun için kendine değil de onun bu davranışına şaşıyorsundur . Birini sadakatsizlik ya da ve f a sızlıkla suçladığında, dikkatini kendine çevir , çünkü suçun sende olduğu açıktır: O karakterde birinin sözünü tutaca­ ğına güvendiğin için... Ya da ona iyilik yaparken bunu karşılık beklemeksizin yapmadığın için ... Ve ödülü, sal t o e ylemi yapmak­ la aldığına inanarak iyilik yapmadığın için ... Suçlusundur . " "Ne demiş uçurumda açan çiçek: Yu rdumsun e y uçurum!" der Şair.
Reklam
Aurelius, Düşünceler'de şöyle der: "İnsanın başına insan için doğal olmayan hiçbir şey gelemez. Ne bir öküzün başına, öküz için doğal olmayan bir şey , ne asmanın başına asma için doğal olmayan bir şey, ne de bir taşın başına taş için doğal olma­ yan bir şey gelebilir . Eğer başına yalnızca alışılmış ve doğal olan şeylerden biri geliyorsa, niçin yakmasın? ( . .) Ölümü seve seve karşıla, çünkü o da doğal olan şey lerden biridir . Tıpkı gençlik ve yaşlılık, büyüme ve olgunlaşma, dişlerin ve sakalın çıkması, saçların ağarması, gebelik ve doğum, mevsimlerin değişmesi gibi çözülüp dağılmamız da doğaldır . Öyleyse, ölüme karşı ne düş­ man, ne ö f k eli olmalı, onu yaşamın doğal gelişmelerinden biri olarak beklemelidir insan. ( . .) Utanmazın biri seni incitirse, he­ men şunu sor kendine: "Dünyada utanmazların bulunmaması olanaklı mıdır?" Olanaksızdır. Ö yle y se olanaksız olanı isteme; çünkü bu insan da dünyada var olması kaçınılmaz olan utan­ maz/ardan biridir . Bu düşünce yi başka bir ki j tü insanla veya olayla karşılaştığında da aklında tut. Çünkü bu tür insanların ve olayların olmamalarının mümkün olmadığını anımsar anım­ samaz, onlara daha kolay katlanırsın. "
Arthur Schopenhauer, Hayatın Anl a mı'nda der ki: "Doğrusu herkes, her zaman bel l i bir tasa, kaygı, endişe, ıstırap ya da sıkıntı terkibine ihtiyaç duyar , tıpkı bir geminin sağa sola yal p alamadan dosdoğru yol al a bilmesi için bir denge ağırlığına duyması gibi ... "

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Konf ü çyüs der ki, "Kimi mut l uluğu yukarıda arar , kimi de aşa­ ğıda. Halbuki mut l uluk insanla aynı hizadadır. "
Ağrılar, sızılar, kederler izaf i dir; kıyasla artıp azalırlar. Kıyas ortadan kalktığında, keder dahi bir saadet türü olur. Çektiğimiz acıların büyüklüğü, biraz da acı çekmediğimiz günlerle yaptığı­ mız kıyas yüzündendir. Kederimizi arttıran, kedersiz zamanları­ mızla yaptığımız mukayesedir. Sonradan kör olan bir ressamın görmemekten çektiği acıyla, doğuştan ama olan birinin çektiği acı, her ikisi de şimdi göremiyor olmalarına rağmen, aynı ola­ bilir mi? Doğduğumuz günden beri bu acıları çekiyor olsaydık, şimdiki mevcudiyetine rağmen belki onu hissedemeyecek, hatta alışarak ondan lezzet almaya başlamış olacaktık. Acımızı arttı­ ran, acıya karşı dayanma gücümüzü azaltan, ıstıraplarımızın ateşini yükselten eski muduluklarımızla yaptığımız kıyaslardır
Reklam
Reklam
4.379 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.