Derdin mi, nimetin mi hayırlı olduğu neticede belli olacaktır.
Nimeti şerre çevirmiş insanlar,
belayı nimete çevirmiş insanlardan imtihan sonrasında ayrılacaktır.
Neden bir türlü fazla kilolardan kurtulamıyoruz?
Yediğiniz şeylerin miktarından ziyade ne olduğu çok daha önemlidir.
Eğer fazla yağlarınız varsa bilin ki bunun sorumlusu bağırsaklarınızda yaşayan bir grup bakteridir.
Yani sorunu kökten çözmek istiyorsanız bu bakterilerle mücadele etmelisiniz.
Kısa vadede etkili sonuçlar
İnsan; dertlerine de mutluluklarına da "Bu da geçer ya Hu!" demelidir.
Muhibbi'nin dilinden dökülenler:
"Gamına gamlanıp olma mahzun /
Demine demlenip olma mağrur /
Ne dem baki_ ne gam baki /
HU, "
Aslına bakarsanız yediklerimize sadece zevk üzerinden yaklaşmak, oldukça sağlıksız ve bencil bir yaklaşımdır.
Zira vücudumuzun ihtiyacı sadece dopamin değildir.
Birçok vitamin ve mineral içeren yiyecekler vücudumuz için vazgeçilmezdir.
... "Erkekler neden kalçası geniş kadını daha çekici bulurlar" diye merak ediyorsanız eğer, bunun için pelvise bir göz atmanız gerekmektedir.
Çünkü
kalçadaki hafif bir genişlik, o kalçaya ait pelvis açıklığının da bir miktar geniş olduğunun bir göstergesidir.
Kadındaki bu özellik, erkekte "Evet, bu kadının kalçaları geniş olduğuna göre pelvisi de geniştir. Pelvisin geniş olması da bu kadının ne kadar doğurgan olabileceğini gösterir" dedirterek, erkeğin bu tip kadını daha çekici bulmasını sağlamaktadır.
Bu arada tabii ki de bilinç düzeyinde erkek bunun farkında değildir. O sıra erkeğin bilincinde olan şey, en nazik tabiriyle "Hanımefendinin vücut ölçüleri de pek yerindeymiş" gibi bir cümledir.
Şu an bir-iki dakika bile nefessiz durmanın imkânsız olduğu bir dönemde, anne karnında suyun içinde yaşama fikri anlaşılmıyor gelebilir ama o dönem bebeğin akciğerlerinin de sıvı dolu olduğunu belirtelim.
Çocuk dünyaya geldiği anda, oluşan basınç farkı nedeniyle dışarıdaki hava çocuğun akciğerlerine hızla hücum eder. Havanın akciğerlerin içine olan kararlı girişi ile akciğerlerin içindeki sıvı dışarı çıkar.
Hatta bu işin düzgün olması için bebeğin ağlaması önemlidir.
Zira bu işi kolaylaştırır.
İşte, akciğerlerimize bir kez hava değmeye görsün. Ondan sonra artık sürekli havaya muhtaç bir şekilde yaşamaya devam ederiz, ta ki son nefesimizi verinceye kadar.
İçinde milyarlarca mikroorganizma var ve sen yalnız hissediyorsun
Sevgili insan, bu uçsuz bucaksız evrende ne zaman kendini yalnız hissetsen, içinde yaşayan bu minik canlıları hatırlamanı önemle tavsiye ederim.
Belki şu an yanında elini tutan biri yok ama güven bana, elinin üzerine sıkı sıkıya tutunmuş seni seven birçok minik canlı var.
Dudaklarının çevresinde yaşayan ve teknik anlamda sürekli seni öper pozisyonda olanlardan bahsetmiyorum bile.
Nihayetinde vücudumuz iki kısımdan oluşmaktadır.
İnsan olan kısım, yani hücrelerimiz ve insan olmayan kısım, yani mikrobiyotamız.
Vücudumuzu bizlerle beraber paylaşan trilyonlarca bakteri, virüs, mantar vb. mikroorganizmaların bir araya gelerek oluşturduğu yapılardan bahsediyorum.
Bu minik canlılar vücudumuzun birçok bölgesinde bulunmakla beraber, mikrobiyotamızın neredeyse %95'i temel anlamda bağırsaklarımızda yaşamaktadır.
Tabii buna yaşamak denirse...
İnsanın başına gelen olumsuz olayları kendi gibi aciz insanoğluna sayıp dökmesi,
Allah'ı kullarına şikayet etmek anlamına gelirken; belki aynı cümlelerle elini ve içini Rabbine açıp başıma şunlar geldi diye serzenişte bulunması dua yerine geçer.
Allah'a iç döküp yakarmak oldukça kıymetli, aciz insanlara halinden şekva etmekse günah sayılmıştır. Yaşadıklarının anlamını çözebilmek, yanlışlarını görebilmek ve musibetin hikmetine erebilmek niyetiyle insanın
"Bunlar neden başıma geliyor , neden hep beni buluyor?" diye
Rabbinden sual etmesi sevap kazandıran bir tefekkür ameliyesiyken; aynı cümleleri kendisine haksızlık edilmiş bir insan edasıyla, şikayet duyguları üzerinden kurması Rabbe itiraz ve kadere isyan anlamlarına gelmektedir.
Rabbimiz musibetlerle insana esasında rahmet indirmektedir, ancak insan rahmetin bu alışılmadık şeklinden hoşnutsuzluk duyar.
Başa gelenlerden şikayet etmek, onu bize yaşatan dan şikayetçi olmak demektir ki, bu da kaderin, yani kaderin sahibi olan Rabbimizin tenkit edilmesidir.
Sonuçta iki şeyden biri söz konusu:
Ölüm
tam bir yıkım ve bilincin kayboluşu
ya da
söylentiye göre, sadece bir değişim ve ruhun bir yerden ötekine taşınması.
Eğer
Ölüm bilincin tam bir yıkımıysa ve rüyasız derin uykuya benziyorsa, ölüm şüphesiz bir hayır, çünkü geceleyin rüyasız bir uyku çektiğini hatırlar ve o geceyi diğer gecelerle ve günleri onların korkuları, kaygılarıyla, tatmin olmamış arzularıyla, uyanıkken ve uyurken yaşadığı şeylerle kıyaslar ve eminim ki herkes biraz rüyasız geçen gecelerden daha mutlu gündüz ve geceler bulur. O yüzden ölüm böyle bir uykuysa, en azından onu hayır sayacağım.
Eğer Ölüm
bu dünyadan diğerine geçişse ve doğruysa dedikleri, orada bizden önce ölmüş bilge ve aziz kimseler varsa, belki de orada bu varlıklarla yaşamak daha hayırlı olur.
Bir değil yüz kez ölmek isterdim böyle bir yere gitmek için .
Yargıçlar, sizin ve bütün insanların, bence, ölümden korkmaması ve bir şeyi hatırlaması gerekiyor:
iyi insan için ne hayatta ne de ölümde kötülük vardır.
Neden hasta oluruz?
Bunun maddi sebeplerini anlayabilmek için doktora gideriz.
Ancak bir de bunun manevi sebepleri vardır. Acaba hangi duygularımızda kaymalar vardı da bunlar oldu?
Musibet ve hastalıkların sebepleri yalnızca fiziksel, biyolojik ve tıbbi faktörlerde aranırsa, hikmetten uzaklaşılmış olur.
Hastalıklar ve musibetler yalnızca maddi ihmallerin değil, aynı zamanda manevi ihmallerin de sonucudur.
Gurur, kibir ve enaniyet gibi kalbi hastalıklar da maddi musibetlere kaynaklık edebilirler.
Sonuca dönüşmesi bakımından, maddi sebeplerin manevi sebeplere bir üstünlüğü veya ona kıyasla daha belirleyici bir rolü yoktur.
Paraya çevrilemeyen ne kadar varlığı varsa aslında insan o derecede zengindir.
Fransız Filozof Gabriel Marcel'e göre, insanlar genellikle kendilerini sahip olduklarıyla bir ve aynı görmek eğilimindedirler.
Bu eğilim onları nesne konumuna indirgemekte ve insan olmaları bakımından değerlerini yok etmektedir.