New York Devlet Üniversitesi Moda Teknolojisi Enstitüsü’nde sosyoloji doçentidir. Japanese Revolution in Paris Fashion (Paris Modasında Japon Devrimi, 2004) ve Doing Research in Fashion and Dress (Moda ve Giysi Araştırması Yapmak, 2011) isimli eserlerin yazarıdır. Fashion Theory, Fashion Practice ve The International Journal of Fashion Studies gibi akademik moda dergilerinde editörlük de yapmaktadır.
Kırsal kesimler arasındaki insanlar arasında giyim dini ya da ulusal giysi olarak giyildiğinde adetin özbeöz ifadesidir. Kentli elit giysi bu kostümden sınıf ve konum sembolü olarak işlevi açısından farklıdır. Kentli giysinin bazı biçimleri adetlere hala bağlıdır çünkü bu giysideki tercihler hala sosyal inanış ve geleneklere bağlıdır. Ayrım arzusu giysinin sık değişimleri ve halihazırda giyilmiş olanın terk edilmesiyle vurgulanmıştır. Ayrım dürtüsü geleneğin gücünü zayıflatır ve bu da Gesellschaft olarak modanın başlangıcıdır.
Ayrıntı Yayınları 05/2016 Birinci Basım: PDFKitabı okudu
Moda ve giyim uzun bir süre boyunca akademik olarak ele alınamayacak konular olarak kalmıştır. Sosyal analistlerin insanların -yani kendilerinin- nasıl giyindiğinin, süslendiğinin, hareket ettiğinin ve bedenleri ile jestler yaptıklarının ve kendilerini sakındıklarının ne kadar güçlü olduğunu fark etmekteki gönülsüzlükleri. ( ... ) Sadece günümüzde, bazı akademik sınırların ufalanmasıyla birlikte, moda ve giyim meseleleri daha isabetle ele alınmaya ve inandırıcı bir biçimde kabul edilmeye başlandı. (1998: ix-x)
Ayrıntı Yayınları 05/2016 Birinci Basım: PDFKitabı okudu
Kurumsallaşmış bir sistem olarak moda, giysi ve giyim tarzlarına odaklanan diğer moda yaklaşımlarından farklı. Modanın kurumsal gelişiminin sosyal bağlamına yönelik bir ilgi eksikliği var ve modabiliminin konusu da bu.
Birçok estetik ötesi unsuru hiçe sayamayız, yapısal-işlevsel bir yaklaşım benimsenmeli; ürünlerin üretimi, dağıtımı ve tüketimi ayrıca bunlarla çok yakın ilişki içinde olan hizmetleri kapsar. Bir toplum üretmediği bir şeyi dağıtamaz ve dağıtmadan üretemez.
Modayı sadece giyimle sınırlamaz; aynı zamanda moda ile kültürel semboller, kimlik ve toplumsal yapılar arasındaki ilişkileri inceler. Sadece sosyal roller, kurumsal örüntüler ve sosyal yapı gibi standartlaştırılmış öğeler değil konumuz.
Bireylerin ve toplumların bu soyutlamayı nasıl kullandığını öğrenmemiz ve konu hakkında bilinçlenmemiz lazım ki, kapitalizmi daha iyi anlayabilelim.
Nihayetinde, moda kavramını çok boyutlu bir şekilde ele alan önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Moda ile giyim arasındaki farkı anlamanıza, modanın kültürel ve sembolik boyutlarını keşfetmenize ve modanın toplumsal yapılar üzerindeki etkisini anlamanıza yardımcı olacaktır. Giriş niteliğinde okunabilir mi emin değilim, daha temel kaynaklar elbette ki vardır.
Eskiden 2 sezon olarak çıkarılan moda ürünlerinin insanların tüketme konusunda ciddi şekilde hırslanmasıyla 2 haftada 1 defaya düşen 'sezon' kavramını, ve üzerimize giydiğimiz kıyafetlerin fiyatlarının düşük olabilmesi için 3. dünya ülkelerinde saatliği 1 dolara çalışan işçilerden tutun, 1960'larda Amerika'nın modasının %60'ını kendi ürettiği mallarla satışa sunarken şu anda sadece %3 'lük bir dilimini kendisinin üretmesi ve çalışan işçilerin hiçbir güvenlik dayanağı olmamasını eleştiren ve bize kavramlarla gelen bir kitap.
Tasarımcısı, dolaşıma ve topluma yayılıma koyanları, yıldızları, kahramanları, temsil ettiği sınıfları, üretenleri, tüketenleri, kitlesi, yüksek sınıfı, çalışanları, medya fenomenleri, reklamcılığa etkisi, ekonomik boyutu, sürekli olarak yeniliği ve değişimi teşvik etmesi, kültüre etkisi, kültürel yayılımı, toplumu biribirine benzetip tek