1988 yılında Şanlıurfa Halfeti’de doğdu. Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nü üçüncü sınıfta bıraktı. 2007 ve 2014 yılları arasında Ankara’da sokak müzisyenliği yaptı. Doğu müziğini ve başta santur olmak üzere doğu müziği çalgılarını daha yakından tanımak ve öğrenmek için sık aralıklarla İran’a gitti. 2016 yılından beri İstanbul’da yaşamaktadır. Müzik hayatına profesyonel olarak devam eden Anar’ın sekiz albümü bulunmaktadır. Diskografi: Belâgat (Ahenk Müzik, 2013, Enstrümantal-Solo Santur Albümü), A’mâk-ı Hayâl (Kalan Müzik, 2014), Aşık Ölmez - Yûnus’un İzinden (Kalan Müzik, 2015), Çağırıram Dost (Kalan Müzik, 2015), Ehl-i Beyt Besteleri (Ahenk Müzik, 2016), Ayrı Dilden Aynı Gönülden (Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2016), Osman Kemâlî Baba Besteleri (Ahenk Müzik, 2017), Suyun Ayak Sesi (Ahenk Müzik, 2018).
Nar azımsadı bütünlüğünü
Bin tane oldu
Üzüm küçümsedi tanelerini
Bir salkım oldu
Nar biliyor taneleştikçe toplandığını
Üzüm bilmiyor salkımlaştıkça dağıldığını
Şu an incelemesini okumakta olduğunuz bu kitap çok değerli bir insana ait. O insan ki sanata olan bağlılığı neticesinde nice yollardan geçmiş, nice tecrübeler edinmiş ve ortaya mükemmel işler çıkartmış birisidir. Kim midir o kişi? Sedat Anar'dır.
Sedat Anar Halfeti'de doğmuş, büyümüş ve üniversiteye kadar yaşamını Halfeti'de sürdürmüş birisidir.
Bu kitap hayatınız boyunca okuyacağınız en iyi kitap değil evet. Edebi açıdan enfes ya da sizi hayretler içinde bırakacak bilgiler de içermiyor. Fakat okurken kulağımda seslerin oluştuğu, okurken güldüğüm, okurken Ankara’daki yıllarımı yaşadığım bir kitap oldu. Çok beğendim.
İstanbul Masal Okulu'nda verdiği bir ders sayesinde tanıdım Sedat Anar'ı.Onu, hikayesini ve müziğini çok sevdim. Birkaç kitabı olduğunu biliyorum ama hiçbirini okumamıştım .
Ankara 'da Arkadaş Kitabevi'nde isminin ve kapağının cazibesine kapılıp aldım.İyi ki ... Nefes dahi alamadığım günlerimin eşlikcisi oldu bu sade ve sıcak öyküler.
.
86 sayfa ,9 öyküden oluşan ince bir kitap .Yazarın hayatından -bildigim kadarıyla - izler taşıyor. Urfa Halfeti ve Ankara öykülerin mekanı ( Yolu Ankara 'dan geçen sanatçıların yeri ayrıdır kalbimde), yalnızlığı seçmiş, üniversite eğitimini yarım bırakmış müzisyenler kişiler arasından hemen seçiliyor...Birecik Barajı'nın suları altında kalan köyler , Hacettepe Üniversitesi...Belli ki bildiği, gönlünden süzdüğü bir dünyayı yansıtmıs öykülerine.
.
Ben en çok Krikor 'u anlattığı iki öyküyü sevdim . Bu topraklardan geçmiş , ailesinden koparılmış, adını - dinini değiştirmeye zorlanmış insanların hikayesi anlatılmalı, onurlandırılmalı .
.
"Köyden Kente Uzanan Bir Çöp Hikayesi" ise gülmeye mecalimin olmadığı, en karanlık güne bir gülüş , bir nefes ferahlık oldu .
.
Yazdıkça, yazarın kaleminin güçleneceğine eminim, beslendiği kaynaklar o kadar zengin ki. Kim bilir daha neler ve kimler anlatılmayı bekliyor.
.
Yolu açık, okuru bol olsun