"Bir Cezayir kentinde salgın hale gelen veba, her şeyden önce, bireysel özgürlüğü ezen faşizmin ve totaliterliğin bir simgeselleştirilmesidir burda. Doktor Rieux, yazman Grand, işçi Tarrou, yardımcıları, vebaya karşı savaşmaya pek istekli görünmeyen birtakım kararsız kişiler, bunların tümü, o günkü faşizme karşı savaşımda çeşitli siyasal güçleri ve duyguları temsil ederler. Burada, vebaya karşı somut savaşımın ilerleyişi ile o yıllardaki gerçek olaylar arasında bir koşutluk kurulmuştur. Ama aynı zamanda bundan daha geniş anlama gelecek biçimde kullanılmıştır bu simgesellik, insanın kendisini savunmak için hareket etmeye zorladığı, dolayısıyla, ister istemez biraraya geldiği bu süre içinde, karşı karşıya kaldığı, anlaşılmaz, insanlık dışı bir kötülüktür veba. Camus, kötülüğü salt bir soyutlama olarak ele alışıyla, insanları kötülükle savaşmaya iten somut tarihsel güçleri tümüyle görmezlik- ten gelmektedir. Bundan dolayı da, faşizme karşı savaşımın somut güdüleri, metafizik bir hale gelmektedir romanında. Kötülük gelir, geçip gider. Gelgit gibi, ilerler çekilir, ama yokedilmez, çünkü bunun basili insanların kendi içinde yaşamaktadır. Veba gider ama, ne Camus, ne de kahramanları, onun temelli gittiğine inanır, yani, güçlerin, toplumsal bir kötülük taşıyan güçlerin kökü bir defada kazınamayacaktır.