Brown Üniversitesi’nde edebiyat ve tarih okuyan Kass Morgan, Oxford Üniversitesi’nde 19. yüzyıl edebiyatı alanında yüksek lisans yaptı.
New York’un Brooklyn semtinde yaşayan Morgan, halen editör olarak çalışmaya devam ediyor. The 100, yazarın gençler için yazdığı ilk kitabıdır.
"Sessizlik, söylenmeyen sözlerle doludur"
Yaşanan nükleer felaket dünyanın sonunu getirmiştir.Bu büyük felaketten sağ kurtulan insanlar 300 yıl boyunca Dünya’nın yörüngesindeki bir uzay gemisinde varlıklarını sürdürmüştür. Tükenmeye yüz tutan kaynaklarla koloniyi ayakta tutmaya çalışan yöneticiler, nüfusu kontrol altında tutmak için en sert tedbirleri almakta, hafif suçlar için bile idam cezası uygulanmaktadır. Öyle ki çocuk suçlular on sekiz yaşına geldiklerinde idam edilmektedir. Ama ölümlerini bekleyen bu gençlerin artık çok önemli bir görevi vardır. Gözden çıkarılmış genç suçlulardan oluşan 100 kişilik bir ekip, geçen zaman içinde yerleşime hazır hale gelip gelmediğini test etmek için Dünya’ya gönderilir.
Açıkçası kitabı çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Dizisini izlemiştim. Dizideki birçok karakter kitapta yoktu, konu genel hatları ile aynı olsa bile içeriğinde çok fazla değişiklik vardı. Kitap, dört farklı karakter ağzından anlatılıyordu. Bir bölüme odaklanılıyor sonra anlatan kişi değişiyor. Keşke bir ya da iki karakter ağzından anlatılsaydı bence daha iyi olabilirdi. Konusu gerçekten cok yaratıcı, yazarın dili akıcıydı ve güzeldi. Ama dizisi bana göre çok daha iyiydi. Belki dizisini izlemeden önce okumuş olsam kitabı daha fazla severdim. Ancak dizideki olay akışı ve içerik daha çok hoşuma gitti. Diziye göre daha durağandı. Karakterlerin geçmişini okumaktan sıra olaylara gelmedi bence. Pek sevemedim. Dizisi çok daha iyiydi bence.
Onlar yalancı, onlar hırsız, onlar asi, onlar kahraman, onlar insanlığın kaderini belirleyecek 100 genç...
Son zamanlarda izlediğim en iyi bilim kurgu dizilerinden biri olan The 100'ün ilk kitabı. Diziden çok farklı bir versiyon olan kitapta pek çok karakter yok. Kitabın kapağında bulunan Jasper ve Finn'in kitapta olmaması üzücü. Ana hatları ile diziyle paralel olan kitabı diziyi izleyip de beğenenlerin severek okuyacaklarını düşünüyorum.
Konusuna gelince; Dünyadaki nükleer felaketten sonra insanlık uzay istasyonlarına kendilerini zor bela atmışlar. Üç yüzyıl burada kalmışlar. Kaynaklar tükenme noktasında Dünyanın yaşama elverişli olup olmadığını test için 100 suçlu genci yeryüzüne gönderiyorlar.
Maceraya hazır mısınız?
Keyifli Okumalar...
Kitaba fazla beklentiyle başlamıştım, gel gör ki hayallerim suya düştü. Neden?
Birincisi, konu mükemmel. (Dünya'da nükleer facialar oluşması sonucu insanlar uzay istasyonlarına göç eder ve yaklaşık üç yüzyıl sonra Dünya'da halen bir yaşam olup olmadığını test etmek amacıyla 100 suçlu genci Dünya'ya gönderirler.)
İkincisi, kitabın yedi sezonluk çok tutulan bir dizisi var. Eh, dizisi o kadar övgüler alınca kitaptan da çok şey bekliyor insan.
Şimdi neden beğenmeyip yarım bıraktığım kısma gelelim. Belki distopya olmasından kaynaklı, bilemem ama kitap son derece ağır ilerliyor. Bir ara "acaba çeviri yüzünden mi?" diye düşündüm.
Bunun dışında yazar her bir bölümde farklı karakterlerin yaşadıklarını anlatıyor bu yüzden de olaylara pek hakim olamadım. Ayrıca hem farklı karakterler, hem de farklı zaman dilimleri okuyoruz.
Tam "şimdi anladım galiba, şimdi bir şeyler olacak galiba" derken sıkıldım ve yarım bıraktım. Tabii çoğu kişi beğenmiş, benim gibi fazla beklentiyle başlamazsanız siz de seversiniz. Zaten topu topu üç yüz sayfa.:)