Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:
“Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kur'an yazıp bitirdim,” demiş.
Az sonra dostu söze girmiş:
“Geçen Ramazan'da Kandilli'ye, bir iftar yemeğine gidiyordum. Boğaziçi'nde öyle bir fırtına çıktı ki… Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.”
Mustafa İzzet Efendi bağırmış:
“Yalan!”
“Yalan ise, senin dün gece yazdığın Kur'an-ı Kerim çarpsın.”
Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim’e.
Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor.
Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!
Cihan padişahı emir veriyor,
“Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz”
Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor.
İçine o zamanın Osmanlı İstanbul’unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor.
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
“Herkes yediğinden ikram eder” !
"Söyler misiniz, kaç çeşit dost var?" şeklindeki soruya Şair Baki şu cevabı vermiş:
"Üç çeşit dost vardır:
Bir dost vardır; gıda gibidir. Sen onu her zaman ararsın.
Bir dost vardır; ilaç gibidir. Lazım olduğunda ararsın.
Bir dost daha vardır ki; hastalık gibidir. O seni arar."
Cuma Vural bazı yerleri yetersiz, bazı yerleri ise yanlış belirtiyor. Daha önce Türk ve Müslüman âlimler konusunda çok fikir sahibi değildim ama bu kitapla araştırmalara başladım.
Mesela ilk buluşları yapan âlimlerin olduğu listede yer çekimi kanunu Ebubekir—Er-Râzî' ye (865-932) atfedilmiş ama ne bu kitabın içeriğinde ne de başka herhangi bir kaynakta bu alim yer çekimi ile ilişkilendirilmemiş. Diğer kaynaklarda yer çekimi kuramını ilk ortaya atan alim olarak Birûnî'nin (973-1051) adı geçmektedir fakat gel gör ki bu kitapta Birûnî'nin anlatıldığı kısımda buna hiç yer verilmemiş. Bu kitapta yer çekimi Kanununu Hazinî ( ?-1155) kısmında görüyoruz, o da keşfeden değil yalnızca geliştiren yani ilerleten konumundadır.
Ve bilgilerin kaynağını çok az yerde gösteriyor. Daha çok hata var. O yüzden iyice araştırın okurken.
Sorunun cevabını bilenler de söylesin lütfen. Yer çekimi kanunu keşfeden Birunî'dir değil mi Razi değil yani.
*İlk kâğıt fabrikasını kuran âlim: Ibni Fazıl
*Kızamık ve çiçek hastalığını keşfeden âlim: Râzi
*Mikrobu ilk tanımlayan âlim: Akşemseddin
*Cüzzamı bulan âlim: Ibni Cessar
*Vebanın bulaşıcı olduğunu bulan âlim: Ibni Hatip
*Verem mikrobunu bulan âlim: Kambur Vesim
*Retina tabakasını bulan âlim: Ibni Rüşd
*Ilk göz ameliyatını yapan âlim: Ammar
*Ilk
Harika bi kitap içerisinde osmanli zamanından hikayeler var açıkçası benimde osmanlı dönemine büyük bir ilgim olduğu için okudum
Sizinde okumanızı tavsiye ederim çünkü bi anda hikayeleri okurken o hikayenin içindeymiş gibi oluyorsunuz.
Kitaba o kadar merak ederek başladım o kadar heves ederek başladım ki kesinlikle yanıltmadı beni HERKES OKUSUN o kadar güzel bir kitap kendime çok fazla kültürel katkısı olduğunu düşünüyorum. Matematikte, fizikte, Kimyada bildiğimiz yabancı bilim adamları aslında kendi Türk ve Müslüman bilim adamlarımız ama nedense bize hep Batı tanıtıldı. Çok yanlış. Yalnız kitapta şunu fark ettim bir bilim adamı okuyorsunuz kitabı Mısır'da bir kütüphanede, bir bilim adamı okuyorsunuz Amerika'da da bir kütüphanede bu beni üzdü neden kendi bilim adamlarımıza ait el yazması ürünlerimiz kendi ülkemizde kendi kütüphanemizde değil? Bu düşündürdü.
Okurken de fark ediliyor yazılan kitap 500-800 sene sonra Avrupa'da değer kıymet bilmiş ama bilmiş kendi sahip çıkmadığimiz bilim adamlarımız günümüzde olduğu gibi Avrupa sahip çıkmış bu da açıkçası bir tık üzdü.
Demem o ki eser çok güzel yılın
İskender Pala dan sonra en iyi kitabını yazmış okuduğuma değdi;) keyifli okumalar herkese;)