Aslında ne başkasından ne de kendimden memnundum. Dünyanın şamatası beni afallatıyor, yalnızlık sıkıyordu; hiç şüphesiz yer değiştirmeye ihtiyacım vardı ve hiçbir yerde iyi hissetmiyordum.
Zaten başkalarının yaşam tarzlarına, inançlarına hoşgörülü olmak değil mi, “bir orman gibi kardeşcesine ve bir ağaç gibi tek başına tek ve hür yasamanın” esası?
Zor koşullar altında yaşamaya uzun zaman mahkum kalanlar giderek özgürlük nosyonlarını yitirir, kendilerini başkalarının merhametine teslim edilmiş biçareler gibi görür, otoritenin buyruklarını yasal ve zorunlu sanarlar.
Siz de benzer duygular yaşamışsınızdır. Kendimi belki de en özgür hissettiğim anlar, karşılıklı kim olduğumuzu bilmediklerimle yaptığım tesadüfi sohbetlerde olur.