Şairin tasarım dünyasına baktığımızda tetikleyici unsurun işaret fişeğini yakmasıyla zihindeki imge karnavalının harekete geçmesi her şeyi başlatıyor. Gelen o ilk mısra, şiirin tıpkı bir bina gibi kat kat çıkarak kurulmasına neden oluyor. Harekete geçen imge karnavalı, tıpkı bir makine gibi mısraları örmeye başlıyor ve ortaya sesle görüntü üstünden kurulmuş bir şiir ortaya çıkıyor. Bundandır ki şiirin öykü ve romandan çok resim ve müziğe yakın olduğunu anlayabiliyoruz. Öykücü genellikle metnini günlerce, belki de aylarca zihninde tasarlarken şairlerde bunun böyle işlemediğini görüyoruz. Daha saf, daha içeriden bir akışla şiirin oluştuğuna tanık oluyoruz. Tabii ki tıpkı öykü ve romanda olduğu gibi şiirde de yazıldıktan sonra bir dize çalışması yapıldığını, kimi şairlerde bunun kısa sürdüğünü, kimilerindeyse çok daha uzun bir zamana yayıldığını biliyoruz.
Bu konuyu detaylıca anlattığım videoyu izlemek için: youtu.be/sUd-QFY9CG8
Dün, İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil, Düşünce ve Edebiyat Kulübü'nün davetlisi olarak ikinci öykü kitabım
Modern Soslu Postmodern Makarna üzerinden yazarın tasarım dünyası, postmodernist anlatım teknikleri ve akımlar hakkında konuştum. Söyleşi sırasında güzel sorularıyla katkı sağlayan, gözleri ışıl ışıl parlayan öğrenciler, edebiyatımızın geleceği adına bana umut verdi.