Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

şeyma

" Günaydın, Mary." Mary şöyle bir gülümsedi. Bana baktı. "Senin Tom bu mu?" Hem utandım hem de çok mutlu oldum. Rose'un benden söz ettiğini öğrendiğim için. Kendimi ona aitmişim gibi hissettim. Kendimi daha somut, gerçek, kapladığı boşluğu kaplamayı hak eden biri gibi hissettim.
Reklam
Cehalet zamanla şekil değiştirir. Ama hep vardır ve her zaman için ölümcüldür.
Hayat da böyledir. Kaybedecek bir şeyiniz yoksa değişiklikten korkmaya ya da ona kucak açmaya gerek yoktur. Değişim hayatın ta kendisidir. Değişmediğini bildiğim tek şeydir

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mutluluğun anahtarı kendin olmak değil. Ne demek o zaten? Herkesin birçok kendisi var. Hayır. Mutluluğun anahtarı, size en uygun yalanı bulmak.
Rose zar zor, hafifçe gülümserken bütün dünyanın avuçlarımdan kayıp gittiğini hissettim ve gittiği yere onunla birlikte gitmek istedim. O yokken tuhaf ve anormal varlığımı nasıl sürdüreceğimi, kendim olmaya nasıl devam edebileceğimi bilmiyordum. Ondan ayrıyken yıllar boyunca var olmuştum ama o kadardı işte. Yalmzca bir varoluş. Sözsüz bir kitap.
Reklam
İnsan yaşadıkça, zorlaşıyor. Anları yakalamak. Gelip geçen kısacık anları. Geçmiş ya da geleceğin dışında bir şeyde yaşayabilmek. Sahiden burada olmak.
*Nadir insan olanlar da böyle düşünüyor
Sıradan bir iş için görüşme yapmak da hoşuma gidiyor. Kendimi bir kez olsun sıradan biri gibi hissetmek öyle harika ki.
şeyma

şeyma

, bir kitabı okumaya başladı
Zamanı Durdurmanın Yolları
Zamanı Durdurmanın YollarıMatt Haig
8.1/10 · 6,9bin okunma
68 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
" Sana, beni asla tanımamış olan sana " Böyle bir başlıklı mektup aldığınızda ne düşünürsünüz? Bay R. okumaya başladı. Bir itiraf mektubuydu aslında. Ve bu konuşan kişiye karşı hiçbir şey hissetmiyor hiçbir şey hatırlamıyor sanki tüm bu kişileri rüyada görmüş gibiydi, sık sık görmüştü onları, ama sadece bir rüya görme haliydi. Oysa bilinmeyen kadın aşkını, çocukluk aşkını, bakmaya kıyamadığı sevgilisini anlatıyordu. Karşı komşuları taşındıktan sonra gelen bu genç adamı her seste kapının deliğinden izleyen, soluğunu tutup onunla olan, her hareketinde beraber olan o küçücük dürbünden evinde olan her şeye kadar haberi olan sevgilisini anlatıyordu. Gözleri, o kara gözleri, saçları ipek telli, tonu kulaklarında kalan sesini anlatıyordu. Taşınmalarına rağmen işe girmeyi bahane ederek o eksi evlerinin önüne geldi. Evinin ışıkları yanıyordu. Heyecanlandı. Ne yapacağını bilemedi. Onu tekrar görebileceğinin heyecanı içini kapladı. Her akşam geldi. İzledi izledi. Ancak sen görmedin beni tanımadın. Sokakta artık beni fark ettigin için bana baktın, evet gözlerime baktın. Ne yapacağımı bilemedim. Kan yüzüme doldu. Evine gittik bir akşam beraber vakit geçirdik. İşte o gecenin çocuğuydu benim çocuğum bizim çocuğumuz. Sana söylemedim çünkü benden nefret etme beni suçlama bana acıyan gözlerle bakma. O şimdi yok bende yok olmak üzereyim ve sen hiçbir şekilde bunu hissetmeyeceksin. Seni seni ben çok sevdim ama sen beni hiç tanımadın.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022226bin okunma
68 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig
8/10 · 226bin okunma
Reklam
Bu dünyada yoksul insanın hep ezilen, aşağılanan, kurban edilen insan olduğunu biliyordum ve senin çocuğunun, senin o aydınlık yüzlü, güzel çocuğunun aşağılarda, sokağın buharları, çöplükleri, bayağılıkları arasında, bir binanın avluya bakan odasının kirli havasında büyümesini istemiyordum, ne pahasına olursa olsun bunu kabullenemezdim.
Seni yalnızca bir defa olsun görmek, yalnızca bir defa sana rastlamak, yalnızca bir defa daha bakışlarımla uzaktan olsun yüzünü kucaklayabilmek, tek arzumdu.
Çünkü yeryüzündeki hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.