Oya Baydar’ın okuduğum ilk kitabı oldu. Halbuki epey bilinen bir yazarmış. Bu kadar geç tanışmış olmak bir şekilde üzücü. Çok kısa bir araştırmayla bile yazar hakkında pek çok fikir sahibi olabilirsiniz. Subay bir babanın ve cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden olan bir annenin kızı. Bu kitabında bunun pek çok yansımasını gördüm. Yine yazar Anadolu’nun pek çok yerinde bulunmuş, gözlemlemiş. Aynı şekilde, kitapta bir turistin deneyimlerini değil; bir yerliyi, buranın insanını okuyoruz. Bu kısımlar çok hoştu, zevkle okudum.
Kitap dünyaca ünlü müzisyen bir annenin ihmal edilmiş çocuğu ekseninde geçiyor. Paralel olarak anneyi okuyoruz uzun bir süre. Anne doğuda geçen çocukluğunu anlatıyor. Babası bir subay ve 38 Dersim olaylarında orada bulunmuş. Bu kısım önemli, ilerleyen sayfalarda konu hep buraya dönüyor. Müzisyen annenin kızı da müzikle ilgileniyor ve bir şekilde yol şekilde yolu Tunceli’ye düşüyor. Devamını okumak artık size kalmış.
Ben genel olarak çok beğendim. Kurgu, dil bence süper. Konu da aynı şekilde. Yüzleşmeler, müzik, hayatın bir şekilde seni bir yerlere itmesi…
Güzel bir roman okumak isteyenlere, mutlaka tavsiyedir. :)
İbrahim Gül'ün ilk kitabı "Hikâyeyi Hatırlıyorum", ilk kitabını çıkarmış bir yazarın bütün heyecanlarının hakkını verebilecek kadar güzel, iyi bir çalışma.
Profil resmimde güzel güzel tebessüm eden bu genç adam artık edebiyat dünyamızın bir parçası. "Edebiyat bu değil", denmiş olabilir İbrahim. Ama öyle değil. Çünkü edebiyat aslında bu. Labirentler, bulmacalar, muammalar değil. Bu. Yani 11 hikâye içerisinde anlatılan 11 insan demek edebiyat. Hangi tarzla veya teknikle anlatılırsa anlatılsın. Ben çok iyi biliyorum ki sen zaten teknikle değil, hislerinle yazıyorsun. Bu insanlar senin hayâl ettiğin insanlar ama, aynı zamanda bu insanlar biraz ben'im, biraz sen, biraz ötekiler, berikiler. Biz hepimiz bir araya gelip, birbirimize karışıp bu güzel hikâyelerdeki insanlara dönüşmüşüz. Artık bizler de bir hikâye kitabında kısım kısım, parça parça yaşayan insanlarız. Sen. Ben. Canan. Sami. Ne yazık ki Meryem. Ve hepimiz. Bu sebeple yazarımıza teşekkür etmek boyun borcu. Teşekkür ederim İbrahim. Teşekkür ederim kısık göz. Teşekkür ederim birbirine çarpan iki el, ve o asla susmayan kahkaha.
Kitapla ilgili uzun uzun yazacağımı biliyorsun, ben sadece bir giriş yapayım istedim. 1000kitap sitesine 2014 yılının mayıs ayında katılmışım. Tam 10 sene sonra senin kitabınla 1000. kitabımı okumuş oluyorum. Bu sayıya seninle ulaşmış olmak ayrı bir mesele, ayrı bir güzellik. Diyecek çok şey var, ama şu an değil...
Sevgilerimle...
Uzun zamandır güzel bir hikâye kitabı okuma hasretimi bu kitapla giderdim. Yazar, hayatta göz önünde gerçekleşen fakat önemsenmeyen detayları su gibi akıcı bir anlatımla yazmış. Edebiyatın amacı da detayları incelikle işlemek değil mi zaten? Sait Faik de edebiyatta bunu başarmamış mıydı? Gönülden tebrik ederim.