Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saffet Beytullah Türkoğlu

Saffet Beytullah Türkoğlu
@multedam
Nazarick Hazine Muhafızlığı
KTO~TIP✓
Büyük Nazarick Kabristanlığı
2002
11 kütüphaneci puanı
1627 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Hamd, tevhîd kelimesini kullarına kale ve sığınak, Beyt-i Âtîk'i (Kâbe-i Muazzama'yı) müracaat mercii ve darü'l-emân yeri (emniyet yurdu) yapan Allah Teâlâ'ya mahsûstur. Kâbe'ye "Beytullah" demekle zâtına nisbet ederek teşrîf, tahkîm ve minnet cihetlerinden fazîletlendirmiştir. Kâbe'yi, ziyaret ve tavafı, kul ile cehennem âzabı arasında bir perde ve kalkan eyledi. Salât, rahmet nebîsi ve ümmetin efendisi olan Hazret-i Muhammed aleyhisselâma; selâm halkın efendileri, halkın öncüleri olan âline ve ashâbı üzerine olsun.
Reklam
İşte şu açıklamadan anlaşıldı ki, her ibâdetin, zâhiri ve bâtını, kabuğu ve özü vardır. Kabuklarının da dereceleri ve her derecenin tabakaları vardır. İstersen kabukta kal, istersen öze dalarak basîret sahipleri arasına karış. Bu hususta muhayyersin (serbestsin).
Oruçtan maksadın, Allah Teâlâ'nın ahlâkıyla ahlâklanmaktır ki, o da samediyet -her şeyden müstağnî- olmaktır. Ayrıca imkân nisbetinde şehvetlerden uzaklaşmakta meleklere uymaktır. Zira melekler, şehvetten münezzehtir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ahnef ibn Kays'a, "Artık ihtiyarladın, oruç seni düşürüyor, yani tutmayabilirsin." demek istediler. Ahnef: "Ben onu uzun bir yolculuk için azık alıyorum, bugün onun zahmetine katlanmak, yarın Allah Teâlâ'nın azabına dayanmaktan ehvendir." dedi.
إِنَّ اللهَ لَا يُغَيرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغْيَّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ "Bir cemiyet kendindeki fazîleti değiştirmedikçe; Allah Teâlâ da onların selâmet ve huzûrunu bozmaz." (Ra'd sûresi, 13/11 ) buyurulmuştur. Bu âyet-i celîlede "tegayyür"den murad, sehvetlerin azmasıdır. Şehvetler, şeytanların ağnağı, yayılıp eğlenecekleri yerlerdir. Şehvetler yayılacak yer buldukları müddetçe, şeytanlar oradan eksik olmaz. Şeytanlar gelip-gittikçe de celâl-i İlâhi, kula keşfedilmez ve kul Allâh'a mülakattan mahrum olur. Nitekim Peygamber Efendimiz: لوْلَا أَنَّ الشَّيَاطِينَ يَحُومُونَ عَلَى قُلُوبٍ بَنِي آدَمَ لَنَظَرُوا إلى ملكوت السماوات "Eğer şeytanlar, Ademoğullarının kalplerinde dola masaydı, onlar gökler âleminin gizliliklerini görürlerdi." buyurmuştur.
Reklam
Evvelâ elinden geldiği kadar gayret kuldan, sonra hidâyet ile mükafatlandırmak Allah Teâlâ'dandır. Bunun için Allah Teâlâ: وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ "Uğrumuzda mücâhede edenleri, elbette yolumuza götürürüz." (Ankebût sûresi, 29/69) buyurmuştur.
Rasûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) iftihar rütbesini zühd ile oruç arasında topladı ve şöyle buyurdu: إِنَّ اللهَ تَعَالَى يُبَاهِي مَلَائِكَتَهُ بِالشَّابِ الْعَابِدِ فَيَقُولُ: أَيُّهَا الشَّابُ التَّارِكُ شَهْوَتَهُ لأَجْلِي الْمُبْدِلُ شَبَابَهُ لِأَجَلِي، أَنْتَ عِنْدِي كَبَعْضٍ مَلَائِكَتِي "Allah Teâlâ, abid olan gençle, meleklere iftihar eder ve buyurur: "Ey benim için şehvetini terk edip gençliğini fedâ eden genç! Sen benim katımda, bazı meleklerim gibisin. "
Zîra Peygamber Efendimiz'in Allah Teâlâ'dan hikâye buyurdukları bir hadîs-i kudsîde: كُلُّ حَسَنَةٍ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمَائَةِ ضِعْفٍ إِلَّا الصَّيَامُ فَإِنَّهُ لِي وَأَنَا أَجْرِي بِهِ» "Her hasene; on mislinden yedi yüz misline kadardır. (Yani en az her iyiliğe bire ondan yedi yüz misline kadar sevap verilir), yalnız oruç bana mahsustur, onun mükâfatını da ancak ben veririm. (Yani mükafatı çok daha fazladır.)" buyurmuştur.
Yine bir hadîsinde: إِذَا مُدِحَ الْمُؤْمِنُ رَبَا الْإِيمَانُ فِي قَلْبِهِ» "Mü'min medhedildiği zaman, kalbindeki imânı artar." buyurmuştur.
Lokman oğluna tavsiyelerinde: "Oğlum! Bir hata işlediğinde hemen akabinde sadaka ver." demiştir. Yahya bin Muâz: "Sadakadan başka ağırlıkta dünya dağlarına denk gelecek hiç bir "dane" düşünemem" demiştir.
Reklam
Hazret-i Ömer (r.a.) duasında: اللَّهُمَّ اجْعَلِ الْفَضْلَ عِنْدَ خِيَارِنَا لَعَلَّهُمْ يَعُودُونَ بِهِ عَلَى ذَوِي الْحَاجَةِ مِنَّا» "Allâhım! Fazla serveti, hayırlı olanlarımıza ver. Umulur ki, onlar da bizden olan ihtiyaç sahiplerine yardım ederler." derdi.
İnsanları halk eden, onlara kuvvet ve kudreti veren, bizzat kendisi olduğu hâlde Allah Teâlâ dahî Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerlerinde amellerinden dolayı kullarını övmüştür. Misâli; bir âyet-i celîlede: نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ» "( Eyyub) O ne güzel kuldur! Hakikat o, dâima Allâh'a sığınır." (Sâd sûresi, 38/44 ) buyurmuştur.
Sahîh niyet ile ilim tahsili en büyük ibâdettir. İbn Mübarek, sadakalarını hâssaten âlimlerin fakirlerine tahsis ederdi. Kendisine niçin böyle yaptığı soruldukta: "-Ben Peygamberlikten sonra, ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum. Alimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca, onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbûldür."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerifinde: أَحَبُّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى أَدْوَمُهَا وَإِنْ قَلْ "Allah katında amellerin en sevimlisi, her ne kadar az olsa da devamlı sûrette işlenendir." buyurmuştur.
Perşembe gecesi: Ebû Hüreyre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den rivâyet ediyor: مَنْ صَلَّى لَيْلَةَ الْخَمِيسِ مَا بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ رَكْعَتَيْنِ يَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ فَائِحَةَ الْكِتَابِ وَأَيَةَ الْكُرْسِيِّ خَمْسَ مَرَّاتٍ وَقُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ خَمْسَ مَرَّاتٍ وَالْمُعْوَذَتَيْنِ خَمْسَ مَرَّاتٍ فَإِذَا فَرَغَ مِنْ صَلَاتِهِ اسْتَغْفَرَ اللَّهَ تَعَالَى خَمْسَ عَشْرَةَ مَرَّةً وَجَعَلَ ثَوَابَهُ لِوَالِدَيْهِ فَقَدْ أَدْى حَقٌّ وَالِدَيْهِ عَلَيْهِ وَإِنْ كَانَ عَاقًّا لَهُمَا وَأَعْطَاهُ اللَّهُ تَعَالَى مَا يُعْطِي الصَّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءَ "Perşembe gecesi akşam ile yatsı arası iki rekât namaz kılıp her rekâtında Fâtiha, Ayet-el Kürsi ve Muavvizeteyni beş kere okur ve namazdan sonra on kere istiğfar eder sevabını anne ve babasına bağışlarsa, onlara âsi olsa da haklarını ödemi, sıddîk ve şehîdler mertebesine yükselmiş olur." buyurdu.
11,6bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.