İşin doğrusu, ilk değişiklikler o kadar ağır gerçekleşiyor ki, insan farkına bile varmıyor ve içinden kendisini her zaman olduğu gibi görüyor, oysa başkaları o değişiklikleri dışarıdan fark ediyorlar.
Doksanıncı yaşım geçip giderken, onun sayesinde ilk kez olarak kendi doğal halimle yüz yüze geliyordum. Her şeyin yerli yerinde olması, her işin zamanında yapılması, her sözün yakışık aldığı gibi sõylenmesi gerektiği şeklindeki saplantımın düzenli bir kafaya yaraşır bir ödül olmadığını, tam tersine doğamdaki düzensizliği gizlemek için kendi uydurduğum bir yapmacıklık gösterisi olduğunu keşfetmiştim; cimriliğimi örtbas etmek için cömert gibi göründüğümü, akılsız olduğum halde ihtiyatlılık tasladığımı, içimde bastırdığım öfkelerime yenik düşmemek için uzlaşıcı olduğumu, sırf başkalarının vaktini ne kadar az umursadığım anlaşılmasın diye dakik davrandığımı da anlamıştım. En sonunda da aşkın ruhsal bir durum değil, bir burç işareti olduğunu keşfettim.