meri

Sabitlenmiş gönderi
zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun
Reklam
sonraları benim adımı yağmur ve rüzgar usulca taşın yüzünden yıkayacak mezarım adsız kalacak yol kenarında arın, ayıbın söylencesinden uzak
Eski çağlarda yaşayan kadınların çocuklarını kaybedince ağladıklarını biliyoruz ama ölen bebekler için geçerli değildi bu durum. Yeni doğan bebek kişiden sayılmasa da, kuşkusuz bir cinsiyeti vardı. Hatta bebek, cinsiyetinden ibaretti de diyebilirim. Bir "çocuk" değil, "bir kız veya bir oğlan" doğurulurdu. Oğlan doğurmak makbul sayılırdı. Kızlara o kadar değer verilmezdi. Françoise Hfritier'nin anlattığı çok eski zamanlarda olduğu gibi ilkçağda da, eşitsizlik doğumda başlardı. Kimi zaman bebek cinayetlerine kurban gidebilen kız bebeklerin, bakımsızlıktan ölme riski de erkek bebeklerden daha yüksekti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Planton'da beni en çok şaşırtan, kafasındaki cinsiyetler arası eşitlik düşüncesinin yalnızca belirli bir sosyal sınıftaki kadınlar için geçerli olmasıdır. Yalnızca yurttaş sınıfında yer alan, Yunan ebeveynlerden doğmuş özgür kadınlar eşitlik hakkından yararlanabilirlerdi.
Eskiden bazı toplumlarda genellikle biri erkek biri kız çift yumurta ikizleri sorun oluşturuyormuş; bazı kültürlerde bunların tehlikeli yaratıklar olduğu inancı hakim olduğundan, ikizlerden biri, genellikle de kız olan öldürülüyormuş. Bununla birlikte kız çocuklarına iyi davranılan toplumlarda bile ayrımcılık kendini gösterir. Yaşamı boyunca ortaya hiçbir şey koymamış olsa bile, erkeğin üstünlüğü, zorbalığı, kendinden eminliği, ne kadar başarılı olursa olsun bir kadından daha değerli bulunur. Bütün bunlar çocukluktan itibaren, en azından manevi düzeyde, insanı yok eder, öldürür. Tabii daha sonra ayrımcılık daha da ileri gider, fiziksel şiddete ve hatta sizin de dediğiniz gibi ölüme kadar varabilir. Kadının maruz kaldığı ve "otorite sahibi" bir erkek tarafından uygulanan bu zorbalıklar, açıkça meşru sayılmasa da belirli bir müsamahayla karşılanmıştır.
Reklam
Eğer kadınlar kendilerinden farklı olan bir şey üretebiliyorlarsa, bu bir güçten, onlara ait bir yetenekten kaynaklanmaz. Hayır; bu farklı şey onların içine dışarıdan yerleştirilmiştir. Çocukları kadınların içlerine yerleştiren erkeklerdir. Zaman zaman, cinsel ilişkide kadın baskın hale geçer ve bir kız çocuk doğar ki bu da yararsız sayılmaz, çünkü o da büyüyünce anne olacaktır. Ancak söz konusu erkek çocuklar olduğunda, onları kadınların içine yerleştirenler kesinlikle erkeklerdir. Kadınlar yalnızca birer dölyatağı, birer araç ya da Afrika'da denildiği gibi birer "tencere" den ibarettir.
Bütün dillerde bu ikili kategoriler eril veya dişil olarak ifade edilir. Örneğin, Yunan düşüncesinde sıcak ve kuru eril, soğuk ve nemli dişildir. Aynı sınıflandırmaya gelenekçi toplumların çoğunda da rastlarız, çünkü somut gözlemlere dayanmaktadır. Bir hayvan öldürüldüğünde kanı akıtılır ve hayvan kanını kaybettiğinde soğuk, hareketsiz ve ölü hale gelir. Demek ki yaşam hareket ve sıcaklık, ölüm hareketsizlik ve soğukluktur. Peki neden sıcak ve kuru olan erkek oluyor? Çünkü erkek her ay kan kaybetmez. Oysa kadın adet dönemlerinde düzenli olarak kan kaybeder ve bunu engellemek için elinden hiçbir şey gelmez.
Bence, her iki cinste de kişiyi kıskanç, müsrif, aklı havada veya aksine hoşgörülü, tutumlu, ciddi vb. olmaya yatkın hâle getiren bir şey yoktur. Yatkınlığı ve davranışların aktarılmasını sağlayan, bir cinsin diğerine üstünlüğünü haklı çıkaracak biyolojik bir özellik yoktur. Farklılıklar bireyseldir. Cinsiyetlerden biri veya diğeri için tipik olduğu düşünülen farklılıklar ise, büyük ölçüde kültür tarafından nesilden nesile aktarılmıştır.
1.660 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.