İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Çevresinde olup bitenlerin küçüklüğünü fark edeli, bir can sıkıntısı yumağı gibi dolaşıyordu ortada. Bir üstünlük, bir ayrıcalık olduğunu yalnız kendisinin bilebildiği bu huzursuzluğun, katlanmak zorunda kaldığı bu sığlıktan başka nasıl bir nedeni olabilirdi ki?
Muallime dudak büken ey gafil uyan!..
Para değil bu mesleğe onu bağlayan,
Hocalığın sihirli bir iptilâsıdır...
Ölecekler bırakmadan belki hiçbir iz;
Fakat dünkü talebeler, bunu biliniz: Muallimler, asrımızın evliyasıdır...
Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden.Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben. Etrafımın sözlerine aklım ermedi. Etrafım da bana asla kulak vermedi. Senelerden beri hâlâ anlaşamadık. Ben de kestim anlaşmaktan ümidi artık. Gözlerimde hakikati sezen bir nurla,
Etrafımı süzüyorum biraz gururla.
(...)
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya. En büyük şey, en asil şey küçülür burda. Burda yalan para eden biricik iştir.
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.
(...)
Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sâkinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi.
Beni en güzel günümde
Sebepsiz bir keder alır.
Bütün ömrümün beynimde
Acı bir tortusu kalır.
(...)
Ne bir dost, ne bir sevgili,
Dünyadan uzak bir deli...
Beni sarar melânkoli:
Kafamın içersi ölür.