Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeyma

Unutmayın! Siyonizm bilir ki, eylemleri söylemlerini doğrulamayanlar, asla kulakları aşıp kalplere ulaşamazlar.
Reklam
Unutmayın! Siyonizm için düzeni kimin yönettiği değil, düzenin yürümesi ve çarkın dönmesi önemlidir.
Bir düzen düşünün ki, evlenmek isteyen gençlerini faizli düğün kredisine mahkûm ediyor, okumak isteyen gençlerini faizli burslara mahkûm ediyor, ticaret yapmak isteyen tüccarını faizli borca mahkûm ediyor, ev almak isteyen babayı faizli ev kredisine, mobilya almak isteyen anneyi faizli mobilya kredisine mahkûm ediyor, çalışanlarını promosyonlarla, faizli bireysel emeklilik sitemiyle faize teşvik ediyor. Maaşlarınızı ille de faizli bankalardan alacaksınız diyor. Bu sistem kredi kartı taksitlerinin kıskacında inleyenlerin, borç batağında çırpınanların, kirasını ödeyemeyenlerin, evini geçindiremeyenlerin ekonomik sorunlarını çözebilir mi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu sistem, toplumdaki ahlak sorununu çözebilir mi?
Bir düzen düşün ki, kendi halkının kadınlarını genelevlerde vesikayla kõle olarak çalıştırıyor, onların kazandığı paradan vergi alıyor, bu sektörü ve kazancı kanunla koruma altına alıyor. Zinaya düşmeyeyim, flörte bulaşmayayım diye evlenen gençleri erken yaşta evlendin diye çoluk, çocuk sahibi olmalarına rağmen yıllarca sürecek hapis cezalarına mahkûm ediyor. Bu sistem, toplumdaki ahlak sorununu çözebilir mi?
Bozuk düzeni değiştirmeyi hedeflemeyen bir mücadele ancak kendini avutmaktan ibarettir. Çünkü bir düzen düşünün ki, anneliği ve ev hanımlığını basitleştirip, iş kadınlığını teşvik ediyor, ETCEP projesi, AB uyum yasaları, LGBT dernekleri, pozitif ayrımcılık, haksız nafaka yasaları ve yanlış aile politikalarıyla kendi toplumunun aile yapısını çökertiyor. Bu sistem, yuvalarımızın yıkılmasını ailelerimizin dağılmasını, kadınlarımızın şiddete maruz kalmasını önleyebilir mi?
Reklam
Bu bozuk düzenle derdi olmayan dava adamı olamaz. Çünkü dava adamlığının birinci şartı bu bozuk düzenin yerine hakça bir düzen kurmak için gayret etmektir. Çünkü bozuk düzenle derdi olmayan Müslümanlar, düzeni değiştirmek yerine düzenin nimetlerinden faydalanma, menfaatlerinden pay alma yarışına girerler. Böylece bu bozuk düzeni bizzat ayakta tutan dindarlara dönüşürler.
Dava adamının uygulayacağı en önemli sünnetlerden birisi de başta el âlem ne der ve kamuoyu putu olmak üzere onu Allah'a kulluktan alıkoyan güç ve makam putunu, servet putunu, şehvet ve şöhret putunu, konfor ve lüks putunu, vardır bir bildikleri putunu, kazanımlarımızı kaybetmeyelim putunu, dengeleri koruma putunu ve reel politik putunu kırmak olacaktır.
Eğer bir toplum Peygamberlerini ﷺ başkalarına anlatırken gece namazıyla, açlıktan karnına bağladığı taşla, üzerinde uyuduğu hasırın yüzüne çıkardığı izle, yaşadığı hurma dallarından ve kerpiçten yapılmış evle anlatıyor ama kendi hayatlarındaki serpme kahvaltılarda, kadife kumaştan cübbelerde, lüks villalarda, devre mülklerde, beş yıldızlı otellerde, ihale salonlarında, son model araçlarda hep başkalarına anlattıkları bu Peygamberi hiç akıllarına getirmiyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.
Ümmet olarak Kur'an'ın emirlerini mehcur bırakıp terk ettiğimiz günden beri belimizi doğrultamıyoruz. Kur'an'ı mehcur bıraktığımız günden beri izzet yerini zillete bıraktı, zafer yerini hezimete bıraktı, adalet yerini zulme bıraktı, merhamet yerini gaddarlığa bıraktı, ahlak yerini sapkınlığa bıraktı, bereket yerini darlığa bıraktı, kardeşlik yerini ırkçılığa bıraktı...
Cennet, tüm dertlerin son bulduğu yerdir. Orada hastalık yoktur, yaşlılık yoktur. Ailevi huzursuzluklar yoktur, zalim bir koca derdi, huysuz bir hanım derdi, itaatsiz bir çocuk derdi yoktur. Geçim derdi, iş derdi, borç derdi, çek ve senet derdi yoktur. Siyasi tartışmalar, ekonomik krizler, sosyal patlamalar yoktur. Psikolojik sıkıntılar, manevi bunalımlar, ruhsal buhranlar yoktur. Haksızlık, adaletsizlik, zulüm ve sömürü yoktur. Orası bereket ve afiyet yurdudur.
Reklam
Okuduğumuz Kur'an siyasetimize, kanunlarımıza, hukukumuza etki etmiyorsa, kıldığımız namaz bizi haksızlıktan, adaletsizlikten, rüşvetten ve torpilden alıkoymuyorsa, örttüğümüz tesettür bizi gösterişten, lüksten, israftan, gıybetten ve ahlâksızlıktan alıkoymuyorsa, bıraktığımız sakal bizi daha ahlâklı daha adil ve daha merhametli yapmıyorsa bizim ibadetlerimiz, sadece camilere, seccadelere ve rahlelere hapsolmuş demektir.
İnsanlara; haramlara, günahlara, ahlaksızlığa, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı çıkmanın bir parti, bir grup, bir ideoloji ve görüş meselesi değil, bir din meselesi olduğunu yeniden hatırlatamadığımız müddetçe tüm İslami çağrılar politik tartışmaların arasında kaybolup gidecektir.
Bir an önce sonucu görme isteği dava adamını bir müddet sonra Allah için değil sonuç için çalışmaya sevk eder. Bu en tehlikeli mânevî hastalıklardan birisidir. Çünkü Allah bizden sonuç değil gayret istiyor. Sonuç ona aittir. O, bizim sonuca ulaşmak için göstereceğimiz çabayı, kararlılığı, fedakârlığı ve sabrı görmek istiyor. İşte bu imtihandır. Dava damının başarısını belirleyen sonuç değil, bu yolda ortaya koyduğu çabadır.
Habbab b. Eret (r.a) müşriklerin hem kendisine hem de Müslüman kardeşlerine yaptığı işkencelerden dolayı Efendimiz'in (s.a.s) yanına gelip bu zulümlerin ne zaman biteceğini, zaferin ve Allah'ın yardımının ne zaman yetişeceğini sorup, ondan dua istemişti. Efendimiz (s.a.s): "Sizden önceki ümmetler içerisinde öyleleri vardı ki, toprak kazılır, sonra bir demir testere getirilir, başının üstüne konurdu da onları dinlerinden caydıramazlardı. Demir taraklarla etleri taranır, kemiklerinden ayırt edilirdi de onlar dininden yine vazgeçmezdi. Allah elbette bu davayı tamamlayacak ve bütün dinlerden üstün kılacaktır. Öyle ki, hayvanına binip San'a'dan Hadremut'a kadar tek başına giden bir kimse, Allah'tan başkasından korkmayacak, koyunları için de kurt saldırmasından başka bir şeyden endişe duymayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz!
Eğer çevrenizde kırıcı bir olarak tanınıyorsanız güzel ahlâkı ihmal ediyorsunuzdur. Randevularına geç gelen biri olarak tanınıyorsanız, söze sadakati ihmal ediyorsunuzdur. Dostlarını arayıp sormayan biri olarak tarif ediliyorsanız, vefayı ihmal ediyorsunuzdur. Eşiniz ve çocuklarınız tarafından sürekli eleştiriliyorsanız, ailenizi ihmal ediyorsunuzdur. Kimse size vazife vermiyor, verdiği zamanda bir türlü rahat etmiyorsa, görevlerinizi ihmal ediyorsunuzdur. Kalbiniz sürekli huzursuzsa, gözünüz harama, diliniz gıybete meylediyorsa, işlerinizden ve amellerinizden tat alamıyorsanız ibadetlerinizi ihmal ediyorsunuzdur. İki kelimeyi bir araya getirip konuşamıyorsanız, kendi davanızı bile anlatmaktan aciz kalıyorsanız, okumayı ihmal ediyorsunuzdur. Yorgunluk, bıkkınlık ve halsizlik yaşıyorsanız kendinizi ihmal ediyorsunuzdur. İhmalkârlığın çözümü ise planlı yaşamaktır.
3.717 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.